Minareye çıkılırken kullanılan merdivenin girişi.
Ecballium Elaterium veya Acı Düğelek bitkisi. Düğlek Köyü yakınları.
Türk Dil Kurumu'na göre “düğlek” kelime anlamı itibariyle olmamış ham haldeki kavun ve karpuzu ifade etmektedir. Ayrıca bazı yörelerde düğlek, "Ecballium Elaterium" adlı bitkiyi ifade etmektedir. Bu kelimenin halk arasında düğelek-dülek-düvelek gibi kullanımları da bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse bu bitki halk arasında; Acı Kavun, Cırtlak, Eşek Hıyarı, İt Hıyarı, Bırtlangıç isimleri yanında Acı Dülek, Acı Düğlek, Acı Düğelek, Karga Düveleği, gibi isimlerle de anılmaktadır. Sonuç olarak Gediz (Hermus) Ovası'nda yer alan bu köy, verimli topraklar üzerine kurulmuş olup Düğlek Bitkisi’nin çevrede çok miktarlarda kendiliğinden yetişmesi veya kavun ve karpuz yetiştiriciliği (bostancılık) yapılması sebebiyle bu isimle anılması muhtemeldir. Bu kelime Rumca da ise devlek, duvleak olarak kullanılır.
Düğlek Köyü, Kocakumlar Tımarı'nda yer almakta.
Neden terk edildi?
Selçuklular Dönemi’nde önemli bir komutan olan Saruhan Bey tarafından 1300’lü yıllarda fetih edilen Manisa ve çevresinde Gayr-i Müslim nüfus yaşamaktaydı. Bu sırada Manisa’ya gelen büyük bir kısmını Yörükler’in (Türkmenler) oluşturduğu bir grubun buraya yerleşerek kendilerine yeni bir yerleşim alanı oluşturmaları muhtemeldir. Zamanla büyüyüp gelişen köy, eşkıyalar yanında 1900'lü yıllarda Horozköy’de yaşayan Gayr-i Müslimler (Rumlar) tarafından baskınlara, tacizlere ve yağmalara maruz kalmış olabilir. Zaman içinde köyden göç, yakın köy ve kasabalara daha güvenli yerleşim birimlerine yapılmış olmalı. Yusuf Atılgan, Manisa’da geçen “Anayurt Oteli” adlı romanında, Yunan işgali sırasında, romanın kahramanı Zebercet’in ailesinin Manisa’da bağ bozumu yapamadıklarını ve işgalden önce asker kaçaklarının baskınlarına maruz kaldıklarından şöyle bahsetmiştir;
Azmakaltı'ndaki çifte kuleli bağa göçerler, eylül başında üzüm kesimine değin kalırlarmış… anası öldükten sonra ancak üç yaz gidebilmişler. Seferberlik'te asker kaçaklarından, Yunan'ın gelişiyle gidişi arasındaki üç yıl çetelerin baskınlarından korktukları için yazları bağa çıkamamışlar. Semra çok üzülürdü buna ‘yazların tadı kaçtı’ derdi.
Minarenin içinde yer alan merdivenler halen kullanılabilir durumda.
Göz önünde bulundurulması gereken diğer etkenler ise;
Doğal Afetler; Tarihin her döneminde ve bütün dünyada gerçekleşen doğal afetler Anadolu’da da etkili olmuştur. Depremler, sel/taşkınlar (Gediz, Kumçayı ve Nif gibi akarsuların taşması), çekirge istilaları, yangınlar ile kuraklık gibi doğal afetler nüfus kaybına ve dolayısıyla yerleşimin zarar görmesine neden olmuştur Bu yüzden yerleşim yerleri önce terk edilmiş, terk sebeplerinin devam ettiği durumlarda da zamanla kaybolmuştur.
Özellikle 1500 ile 1800 yılları arasındaki deprem kayıtlarına göre 300 yıl içerisinde Manisa ve çevre bölgelerde meydana gelip Manisa’yı da etkileyen 15 deprem kaydına rastlanmaktadır. Bu 300 yıllık dönemde en fazla depremin kayda geçtiği dönem ise 1600-1700 dönemidir. Bu dönemde Manisa ve mücavir alanında 6 kez deprem yaşanmış, gerek Manisa şehrinde ve gerekse kırsal alanda büyük zararlara yol açmıştır.
Manisa çevresinde kaybolan 142 köyden 33’ü (%24) 1600-1700 yılları arasında ortadan kalkmıştır. Yine 1850-1900 yılları arasında Gediz, Nif ve Kumçayı akarsularında on defa ciddi taşkın yaşanmış ve halkın can ve mal kaybına sebep olmuştur. Özellikle,1876 yılında Gediz Nehri’nin bir kolu olan Nif Çayı taşmış ve yatak değiştirmiştir.
Düğlek Köy'den bir bağ evi 1928 yılı.
Özellikle 1500 ile 1800 yılları arasındaki deprem kayıtlarına göre 300 yıl içerisinde Manisa ve çevre bölgelerde meydana gelip Manisa’yı da etkileyen 15 deprem kaydına rastlanmaktadır. Bu 300 yıllık dönemde en fazla depremin kayda geçtiği dönem ise 1600-1700 dönemidir. Bu dönemde Manisa ve mücavir alanında 6 kez deprem yaşanmış, gerek Manisa şehrinde ve gerekse kırsal alanda büyük zararlara yol açmıştır.
Düğlek Köy'de yine 1928 yılında bir bağ evi ve araba üzerinde poz veren çocuklar.
Manisa çevresinde kaybolan 142 köyden 33’ü (%24) 1600-1700 yılları arasında ortadan kalkmıştır. Yine 1850-1900 yılları arasında Gediz, Nif ve Kumçayı akarsularında on defa ciddi taşkın yaşanmış ve halkın can ve mal kaybına sebep olmuştur. Özellikle,1876 yılında Gediz Nehri’nin bir kolu olan Nif Çayı taşmış ve yatak değiştirmiştir.
Göçebe Hareketleri; Osmanlı’da halkın büyük bir kısmı yerleşik hayat sürmekte idi. Bunlar şehirler, kasabalar ve köylerde yaşamaktaydı. Osmanlı toplumunun diğer bir kesimi ise göçebelerdi (Yörük - Türkmenler), konar-göçer bir yaşam sürmekte olup, ekonomik olarak hayvancılıkla uğraşmaları sebebiyle Yaylak-Kışlak arasında gidip gelmekteydiler. Göçebelerin hareketleri, nüfusun arttığı ve daha önemlisi devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde, yerleşik köylünün yerini yurdunu terk etmesi için önemli bir unsur olmuştur. Nüfusun fazla olmadığı ve tarım alanının görece geniş olduğu ilk dönemlerde, devlet otoritesi de güçlü olduğundan, göçebelerin hareketleri bir sıkıntı oluşturmazken, ne yazık ki sonraki dönemlerde işler değişmiştir. Nüfusun artması, yerleşme dokusunun yoğunlaşması, tarım alanlarının artık yetersiz kalması ve hepsinden önemlisi, devlet otoritesinin zayıflaması ile göçebeler rahat ve pervasız hareketler yapmaya başlamışlardır. Yerleşik nüfusun ekim alanlarına zarar verdikleri gibi insanların canlarına kast etme ve hatta eşkıyalık yapma gibi kanun dışı işlere de başlamışlardır. Dolayısıyla yerleşik köylü bu sıkıntılar ile mücadele etmektense, kolay olanı tercih ederek yerini yurdunu terk etmişlerdir. Manisa Kadı Sicilleri'ne dayanarak 17.yüzyıl Saruhan (Manisa) yöresindeki eşkıyalık ve halk hareketleri üzerine klasikleşen çalışmasında Çağatay Uluçay, yörede eşkıyalığın en yoğun biçimde yaşandığı yer olarak Yund Dağı’nı çevreleyen bölgeyi gösterir. Düğlek Köyü'de bu çevrededir. Sebebini ise Yund Dağı çevresindeki yoğun Yörük ve Türkmen nüfusa bağlamaktadır.
Düğlek Köyü'nden geri kalan yapı parçalarından biri.
Bulunabilen kayıtlar;
Bulunabilen kayıtlar;
Osmanlı belgelerine göre Saruhan Kazası (Günümüzde Manisa şehri), Nahiye-i Emlâk (Emlâk Nahiyesi - Nahiye kazadan küçük, köyden büyük yerleşim birimi) bağlı Büyük Düğlek Köyü (Karye-i Düğlek-i Kebir) ve Küçük Düğlek Köyü (Karye-i Düğlek-i Sagir) köyleri olmak üzere iki köy bulunmakta. Caminin bulunduğu köy kuvvetle muhtemel Büyük Düğlek Köyü olmalı. Düğlek hakkındaki Osmanlı belgelerinden ilki Aydın Muhassılı Abdullah Paşa tarafından 1728 yılı Avarız (Hane gelirine ve sahip olunan menkul/gayri menkul üzerinden nakdi veya bedeni olarak alınan vergi) hesaplanması ve tahsili için Kösezâde Elhac (Karaosmanoğlu) Mustafa Ağa görevlendirdiği belgedir. Kendisine vergi tahsili konusunda Manisa Kazası'nın âyan (şehrin ileri gelenleri) ve eşrafı (şehrin zengin ve sözü dinlenen kimseler) yardımcı olmuşlardır. Kösezâde Elhac Mustafa Ağa tarafından 24 Eylül 1728 tarihinde oluşturulan Tevzi Defteri’ne göre Düğlek Köyleri’nin hane sayıları (hane sayısını belirlemekte bir takım kriterler göz önünde bulundurulurdu, bu sebeple hane sayısı tam olarak köy nüfusunu gösteremez) şu şekilde sıralanmaktadır;
Saruhan Kazası (Manisa Şehri) - Nahiye-i Emlâk (Emlâk Nahiyesi);
Karye-i Düğlek-i Kebir (Büyük Düğlek Köyü); hâne:1
Bir diğer kayıt ise
1808-1809 yılları arasındaki kayıtların yer aldığı 242 Numaralı Manisa Şer’iyye
Sicil Defteri’nde (Şer’iyye sicilleri, kadıların görevleri
gereği mahkemelerde verdikleri hükümleri, merkezden gelen belgeleri ve sorumlu
oldukları yerdeki önemli olayları kaydettikleri defterlerdir.) adı geçen Düvlek köyü’nün Avarız Hane Sayıları şu şekildedir;
İki kayıttaki Avarız Hane Sayıları'na bakıldığında Düvlek Köyü'nün çok zengin bir köy olmadığı anlaşılmakta. Büyük Düğlek Köyü'nde ise 1808-1809 yılları arasında Avarız mükellefinin bire düştüğü görülmekte.
Karye-i Düğlek-i Kebir (Büyük Düğlek Köyü); hâne:1
Defineciler her zaman, her yerde olduğu gibi burada da sondaj yapmışlar.
Defineciler;
Tarihimizi talan eden defineciler yine iş başında bu kalıntılarda da. Yine bir çok sondaj yapılmış. Denetimsizlik ve sahipsizlik nedeniyle yakında bu minareyi de kaybedebiliriz. Yaşanmışlıklardan sadece minaresi arta kalan Düğlek Köyü'nü tanıtan ne bir tabela var ne de akademik makale vs. Gelecek nesillere aktarılacak miraslarımızı her gün kaybetmeye ve değersizleştirmeye devam ediyoruz maalesef. Minarenin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından anıt eser olarak tescil edildiği haberde belirtilse de ben herhangi bir kayıt bulamadım.
-YAZI SONU-
Defineciler;
Tarihimizi talan eden defineciler yine iş başında bu kalıntılarda da. Yine bir çok sondaj yapılmış. Denetimsizlik ve sahipsizlik nedeniyle yakında bu minareyi de kaybedebiliriz. Yaşanmışlıklardan sadece minaresi arta kalan Düğlek Köyü'nü tanıtan ne bir tabela var ne de akademik makale vs. Gelecek nesillere aktarılacak miraslarımızı her gün kaybetmeye ve değersizleştirmeye devam ediyoruz maalesef. Minarenin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından anıt eser olarak tescil edildiği haberde belirtilse de ben herhangi bir kayıt bulamadım.
-YAZI SONU-
KAYNAKÇA;
1-"DÜVLEK" kelime anlamı sorgusu - T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu - http://tdk.gov.tr adresinden erişildi.
2-"DENGE KAYIP KÖY DÜVLEK’İ BULDU" adlı haber - Manisa'da Denge Gazetesi - Haber; Turan IŞIK. 4 Aralık 2017.
3-"DÜVLEK KELİMESİ ÜZERİNE BİR NOT" adlı makale - ilmi Araştırmalar 12 - Yazar; Mehmet AYDlN. İstanbul 2001 - http://academia.edu adresinden alındı.
4-"Terk edilmiş köyden bir yadigar" adlı sayfa - Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü - Anadolu'nun Kayıp Köyleri Projesi Resmi Web Sitesi - http://kayipkoy.com/ adresinden alındı.
5-“PATRONA İSYANININ GÖLGESİNDE (1730-1731) BATI ANADOLU’DA SOSYAL HAYAT VE OSMANLI MÜESSESELERİ” adlı Yüksek Lisans Tezi çalışması - ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI – hazırlayan; Zeynep İNCE, yıl. Aydın 2014.
6-“İSKÂNDAKİ KARARSIZLIK: DOĞAL AFETLER VE KAYBOLAN YERLEŞMELER” adlı eser - Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları – 2017.
7-“Osmanlı Devleti’nde Yörükler ile Yerleşiklerin Kavgası: Kayıp Köyler Meselesi” - adlı eser - Yazar; Alpaslan DEMİR – 2017.
8-“THE BOOK OF MY LIFE” - adlı eser - Anastasios Kolokotronis.
9-“Anadolu’da Eşkıyalık Olayları (XVIII. Yüzyılın İlk Yarısı 1700-1750)” – Yazar; Şaban BAYRAK - sayfa,65 - IQ Yayınları – İstanbul, 2015.
10-“SARUHANOĞULLARI VE ESERLERİNE DAİR VESİKALAR -
11” - M. Çağatay ULUÇAY – Marifet Basımevi – İstanbul 1946.
12-“Anayurt Oteli” – adlı roman – Yazar; Yusuf Atılgan.
13-“242 NUMARALI MANİSA ŞER’İYYE SİCİL DEFTERİ TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRİLMESİ (1223-1224/1808-1809)” - YÜKSEK LİSANS TEZİ – Hazirlayan; ÖMER KARATAŞ.
14-“Celâliliğin Türkmen Cephesi: 17. Yüzyıl Anadolu Kırsalında Türkmen Voyvodası ve Türkmenler” - Onur Usta – 2012.
15-"Anılarda Manisa" adlı eser - Katkıda Bulunanlar: Bedriye Aksakal, Manisa Turizm Derneği - Yayıncı: Manisa Turizm Derneği, 1986. - Bağlarda Evlerimiz - Düvlek Köy'den bir bağ evi 1928 - sayfa 73.
14-“Celâliliğin Türkmen Cephesi: 17. Yüzyıl Anadolu Kırsalında Türkmen Voyvodası ve Türkmenler” - Onur Usta – 2012.
15-"Anılarda Manisa" adlı eser - Katkıda Bulunanlar: Bedriye Aksakal, Manisa Turizm Derneği - Yayıncı: Manisa Turizm Derneği, 1986. - Bağlarda Evlerimiz - Düvlek Köy'den bir bağ evi 1928 - sayfa 73.