Aya Anastasia Kilisesi – Kubilay Hadisesi – Horozköy Tren Garı ve Horozköylü Rumlar’ın marifetleri

Horozköy'de kalan son Rum evlerinden biri.

Horozköy (Yunanca: Χορόσκιοϊ), günümüzde Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin merkez belediyelerinden Yunus Emre Belediyesi’ne bağlı bir mahalledir. Mübadele öncesi yoğun bir Rum nüfus barındıran Horozköy günümüzde neredeyse hiçbir Rum izi taşımamaktadır. Horozköy’de yaşayan Rumlar anadil olarak Türkçe konuşmaktaydılar. Anadolu’nun yerli kültürüne, geniş ölçüde Türk-İslam Kültürü de karışmıştı. Bunun sonucu olarak, birçok yerde halk Rumca’yı unutmuş ve ana dil olarak Türkçe’yi kullanmaya başlamıştır. Anadolu’da anadili Türkçe olan tek Rum yerleşimi de değildi Horozköy. Kurtuluş Savaşı sırasında henüz Anadolu’ya göç ettirilmemiş Selanik’te yaşayan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp bir röportajında bu konudan şöyle bahsetmiştir;
Yunan Hükümeti, Rumları yerleştirmek için Türkleri evlerinden çıkarıyor o evlere Anadolulu muhacir Rumları yerleştiriyordu... Anadolu’dan gelenler Rumca bilmiyor ve Türkçe konuşuyordu (…) Bizim eve Manisa Horozköy’den gelenler, anneannemin evine de Karadeniz’den gelen Rumlar yerleştirilmişti.
Yunan kaynaklara göre köyün eski isimleri Akkoyun Köyü (Άκογιουν) ve Düvlek Köyü (Ντουβλέκιοϊ)’dür. Ancak, Akkoyun Mevkii halen Horozköy’ün bağlık kesiminde bir bölgenin ismi olarak kullanılmakta, Düvlek ise uzun zaman önce terk edilmiş Horozköy’ün hemen kuzeyinde kalıntıları bulunan bir Türk köyü’dür. (Düvlek ile ilgili yazıma buradan göz atabilirsiniz). Horozköy yerleşim alanın hemen kuzeyi ile Kuşlubahçe’nin güneyinde yer alan tarla ve bahçe olarak kullanılan kesimde yapılan yüzey araştırmalarına göre Bizans-Osmanlı Dönemleri yerleşimlerine ait kalıntılar tespit edilmiş, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 3. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenmiştir. Evliya Çelebi 1671-1672 tarihinde Horozköy’den geçerken;
Karye-i Horüs; 200 evli ve 1 camili Müslüman köyü ve zeamettir (zeamet; bazı devlet görevlilerine hizmetlerine karşılık verilen devlet adına bir bölgede vergi toplama yetkisi).
diye yazacaktır. Ancak Saruhan Bey 1313 yılında Manisa’yı fetih ettiğinde Bizans egemenliği altında yaşayan Rumların bulunduğu unutulmamalıdır. Horozköy başlarda Rum köyü iken zamanla bir Türk köyü haline gelmiş olmalıdır. Horozköy 16. yüzyıldan sonra çevrede sadece Rumların yaşadığı tek yerleşim birimi haline gelecektir. 1770 de Mora İhtilali sırasında ekonomik olarak yetersiz olan adalardan kaçan Rumlar’ın Anadolu’ya yerleşmesi ve 1865'de tren yolunun Horozköy’e ulaşması ile nüfusu daha da artacaktır. Yazar William CochranPen and Pencil in Asia Minor; or Notes From the Levant” adlı kitapta, 1888 yılında İzmir’den tren ile Manisa’ya giderken bir önceki durak olan Horozköy’den bahsederken Horoz-keui diye yazmış ve köyün isminin anlamı için de “village of the cock” yani “horoz köyü” yazmış ancak köy ile ayrıntılı herhangi bir bilgi vermemiştir. 1900’lerde köyün seçilmemiş bir Hristiyan Muhtarı bulunmaktaydı. Yönetimden sorumlu olanlar ise sadece seçkin aile mensuplarıydı. Horozköy’de daimi bir Karakol bulunmamaktaydı.

Horozköy isminin kökeni;
Değişik kaynaklarda Horozköy; Horoz-keui, Horoz-kevy, Horos nam karye, Horus nam karye, Horuz köy, Horos köyHorus köy, Karye-i Horos, Karyey-i Horuz, Karye-i Horoz, Karye-i Horüs gibi isimlerle adlandırılmaktadır. Horozköy isminin tam olarak nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Köyün ismi ile birçok rivayet ve varsayım bulunmaktadır. Bunlar;

Tarihçi-Yazar Çağatay Uluçay’a göre; Saruhan Bey, Kırtık Deresi’nin bulunduğu yerden Manisa’ya girer, burada Bizans askerleriyle büyük bir çarpışma olur ve Bizans askerleri püskürtülür. Ertesi gün sabah ilk horoz ötüşü ile birlikte Saruhan Bey birlikleri, Manisa’nın hemen dışındaki bir köye kadar Bizans askerlerini sürerler. Bu olaya istinaden köye Horoz adı verilir. Lise öğretmenim olan yazar Seyhan Çağlar Emen çocukluğunda, Manisalılar arasında anlatılan buna benzer bir hikayeyi köşe yazısında yazmıştır.

Yunan kaynaklara göre köyün adı tamamen azize mucizesi ile alakalıdır. Bir gün bir horoz Azize Anastasia ismini söyleyerek bir mucize gösterir. Bu mucize sonucunda halk Azize Anastasia Kilisesi’ni yapmaya karar verecektir. Horos; Yunanca, dans, eğlence anlamında kullanılmaktadır. Azize Anastasia mucizesinin Horozköy’de geçekleşmesinden dolayı yapılan kutlama ve anma törenleri sebebiyle bu ismi aldığı söylenmektedir. Yani köyün asıl ismi Horozköy değil Horosköy’dür. Ayrıca harman (örneğin kuru buğday başaklarından tanelerin ayrılması veya bağ bozumu sonrası üzümün kurutulması) yapılan yerler, hasat sonrası temiz ve boş oldukları için düğün, eğlence vs. de kullanılırdı. Bu yerlere harman yeri manasında kullanılan Yunanca-Türkçe kelime olan “horostaşı” adı verilirdi. Türkçe’deki Horon kelimesi ile İngilizce’deki “Choir” (anlamı; koro) kelimelerinin kökeni de “Horos” kelimesidir.

Yunus-i Horasani oğlu Oklu Horos Dede, 1371 tarihli “REVAK SULTAN VAKFİYESİ” adlı evrakta şahitler arasında gösterilmiştir. Bu evrakta bahsedilen şahitlerden bir diğeri de kabri Horozköy’de yer alan Karaca Ahmed’dir. (Karaca Ahmed Türbesi hakkındaki yazı için buraya tıklayın) Yazar Mehmet Emin Müderrisoğlu’na göre Horozköy’de bulunan Karaca Ahmed Türbesi diye bilinen türbe aslında Oklu Horos Dede'ye aittir. Saruhanoğulları velileri arasında sayılan ve Horozköy'de yaşadığı belirtilen bu şahsın, bugün Karaca Ahmed'e ait oldugu bilinen türbede yatıyor olması daha muhtemeldir. Müderrisoğlu'na göre semt de ismini yine bu zattan almıştır. Ayrıca Bektaşi ve Alevi ritüellerinde kurbanlık (adak) hayvanlar arasında önem atfetdilenler den birisi de horoz'dur. Kurban edilen beyaz horoza Cebrail adı verilir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin horoz üzerine binerek keramet göstermesi dikkate alınırsa horozun önemi ve kutsiyeti anlaşılabilir. Bu kutsiyet süsleme sanatlarına da yansımış, alem, ahşap kapak, mezar taşı, gibi çeşitli amaçlarla üretilmiş objelerde sıklıkla betimlenmiştir. Horozköy’ün Bektaşilik ile bağlantısı ayrıca isim kökeni için göz önünde bulundurulmalıdır.

Jean Pascal Sébah & Polycarpe Joaillier fotoğraf stüdyosu tarafından çekilmiş Aya Anastasia Kilisesi

Aya Anastasia Kilisesi; 
Gelelim günümüze ulaşamayan Aya Anastasia Kilisesi (Αγίας Αναστασίας της Φαρμακολύτριας)’ne. Kilise doğal olarak Efes Piskoposluğu'na bağlıydı. Avlusunun dış kapısı üzerinde yer alan kitabeye (kilise gibi kitabe de günümüze ulaşamamıştır) göre 1818 yılında Konstantinos Altınoğlu (Yunanca: Κωνσταντίνος Αλτίνογλου - Constantinos Altinoglou) tarafından inşa ettirilmiştir. Konstantinos Altınoğlu’nun köyün yerlilerinden, çiftlik sahibi zengin biri olduğu bilinmektedir. 1821'deki Yunan ayaklanması için para yardımında bulunduğundan dolayı pazar yerinde (Yunan kaynaklara göre kilise bahçesinde) idam edilmiştir. Diğer bir iddia ise Konstantinos Altınoğlu idam edildikten sonra mallarının Karaosmanoğlu ailesine geçmesidir. Kilise’nin bahçesinde bir kutsal su kaynağı (Agiasma/Ayazma), 40 adetten fazla hücre (oda) ve okul (derslikler) barındırmaktaydı. Kızlar ve erkekler ayrı sınıflarda öğrenim görmekteydiler. Kilise’nin bahçesinde dut ağaçları bulunmaktaydı. Birçok kimse bu kiliseye tedavi amaçlı gelmekteydi. Her türlü hastalığın yanı sıra deliliğin burada tedavi edildiğine inanılıyordu.

Aya Anastasia Kilisesi bahçesi ve solda çan kulesi.

Bu hastalar dut ağaçlarına bağlanarak veya hücrelere kapatılarak vs. tedavi edilmekteydi. Kilise, mucizevi bir yer olarak nitelendirildiğinden başka şehirlerden ve çevreden pek çok ziyaretçi gelmekteydi. Bu ziyaretçilerin çoğunluğu Ortodoks Hristiyanlar iken bir kısmı ise Müslümanlardı. Bu ziyaretçiler kiliseye adaklar da getirirlerdi. Bu mucizeler her yıl bir bayram olarak 22 Aralık’ta, Paskalya’dan sonraki ilk Pazar günü ve Hamsin Yortusu’nda (Pentecost) olmak üzere 3 kez kutlanırdı. Bu bayramlara pek çok ziyaretçi ve satış yapmak için tüccarlar gelirdi. Gelen ziyaretçilerin birçoğu bahçede yer alan hücrelerde kalır ve bunun ruhlarını iyileştirdiklerini düşünürlerdi. Hücrelerde mucize gerçekleşinceye kadar 40 gün veya daha fazla kalınırdı. Horozköylü Rumlar evlerinde bu bayrama özel bir yemek olan Patlıcan Dolması yaparlardı. 


Farklı açılardan Aya Anastasia Kilisesi'nin bahçesi.

Azize Anastasia’ya atfedilen diğer bir mucize ise eşkıyaların (kaynağa göre bu Müslüman eşkıyalardır) Horozköy’ün etrafını sardıklarını ancak Azize’in müdahalesi ile köy içinde kaybolduklarını ve yollarını bulamadıklarıdır. Kilise ilgili diğer bir bilgi ise 29 Temmuz 1880 günü saat 04:40’da meydana gelen ve merkez üssü Menemen olan depremde zarar gördüğüdür. Zamanın yabancı gazetelerinden biri depremden şu şekilde bahsetmiştir; 
…Horozköy en çok zarar görenler arasında… Horozköy’de durum biraz farklı. Burada Aya Anastasia Kilisesi’nin çan kulesi yıkılma tehlikesi yaratacak kadar eğildi. Bu yapıdan düşen taşlarla birkaç kişinin yaralandığı da belirtiliyor…
Rumların mübadele ile tamamen Horozköy’den ayrılması ile Aya Anastasia Kilisesi, Türk muhacirler tarafından bir süre cami olarak kullanılmıştır. Kaderine terk edilen kilise zamanla yıkılmış, yerine Horozköy Çarşı Cami ve Sağlık Ocağı yapılmıştır (Bknz 31, 32).

Horozköy istasyon binası. İstasyonun ismi Osmanlıca (خورس كويى) ve Latin (HOROZ-KEUI) harfleriyle yazılı.

Horozköy Tren Garı ve Tarihi;
Horozköy İstasyon Binası zemin ve zemin üstü olmak üzere toplam iki kattan oluşur. Kagir bir yapıdır. Batı tarafında ön ve arka cephesi açık üstü kapalı bir bekleme salonu ve tek katlı lojmanı yer almaktadır. Doğu tarafında ise binadan bağımsız İstasyon Şefliği Binası ve bir Tuvalet bulunmaktadır. İki katlı yapının ön, arka ve yan cephesinden girişi vardır. Çatısı kırma çatı olup Marsilya kiremidi ile örtülüdür. Bina1865 yılında Smyrna Casaba Railway tarafından yaptırılmıştır. Sanılanın aksine Osmanlı topraklarında inşa edilen demiryolları Osmanlı Devleti tarafından değil imtiyaz verilen özel şirketler tarafından yapılmıştır. Cumhuriyet ile beraber demiryolları kamulaştırılmıştır. Osmanlı Devleti, 1863 yılında İzmir'den Turgutlu (Kasaba)'ya demiryolu inşa etmesi için bir İngiliz şirketine imtiyaz vermiştir. Şirketin ismi ise Smyrna Casaba Railway Company (İzmir-Turgutlu Demiryolu Şirketi) dir. Demiryolu inşaatı 1864 yılında başlayıp tahmin edilenden daha kısa sürede 10 Ekim 1865 tarihinde Manisa'ya sonrasında da 10 Ocak 1866'da ise Turgutlu (Kasaba)'ya ulaşmıştır. Hattın işletme hakkı 16 Temmuz 1893'te Fransızlara ait “Société Ottomane du Chemin de fer de Smyrne-Cassaba et Prolongements (SCP)” adlı şirkete devredilmiştir. 

Horozköy istasyon binası batı yönünden görünüş.

Demiryolu ile beraber Horozköy'ün çehresi değişmeye başlayacaktır. Tarım ve hayvancılık ile geçinen halk zenginleşmeye başlayacak ve Horozköy'ün nüfusu artmaya devam edecektir. Bir cazibe merkezi haline gelen köy artık ürettiği şarap, zeytinyağı, tütün vs. ile hayvancılık yanında oryantalist ürünleri (halı, kilim, el işleri vs.) dahi pazarlayabilir hale gelmiştir. Altta örneği görülebileceği üzere Paris'e kadar ürün satacak hale gelmiştir.


A La Place Clichy şirketine ait Eugene Samuel Grasset tarafından hazırlanmış 1891 yılında basılmış bir reklam posteri. Sağ altta Horos-Keui yazılı.

A La Place Clichy şirketi doğudan çeşitli oryantal ürünleri ithal eden meşhur bir Fransız şirketidir. Bu oryantal ürünlerden bazıları ise tekstil, el işleri, halı vs. gibi ürünlerdi. Oryantal ürünler hem merak uyandırıyor hemde statü göstergesi sayılıyordu. Afişte, halıların üzerindeki yerel kıyafetli doğulu bir halı satıcısı ile sohbet eden batılı bir adam resmedilmiş ve arka planda oryantalist bir figür olmazsa olmaz deve yer alıyor. Bu tanıtım afişinde Fransız şirketinin satın alma yaptığı yerlerden birisi de Horos-Keui olarak yazılı olan Horozköy'dür.



Horozköy Mezarlığı'nın içler acısı hali. Mezartaşları yok edilmiş, mezarlar yol çalışmasında kaydırılmış.

Horozköy'deki Rum Mezarlığına ne oldu?

Ülkemizde adeta kanayan yaraya tuz basan bir mezarlık hikayesi de Horozköy'de malesef. Mezarlıklar her ne kadar yerleşim bölgelerinden uzağa kurulsa da nüfusun zamanla artmasıyla mezarlıklar şehirlere dahil olur. Yerleşim yerlerinin arasında kalan Rum Mezarlığı, uzun yıllar boyunca bakımsız kalmış ve define arayanların talanına uğramış olmalıdır. Rum Mezarlığı'ndan günümüzde eser kalmadı maalesef. Ancak daha trajik olanı ise köyde yaşayan Müslüman yerliler ve sonradan gelen Muhacirlere ait olan mezarlığında aynı akibete uğramış olmasıdır. Yol yapmak için mezarlığın duvarı içeri taşınmış, ki bunu Kıblesi olmayan mezarlardan anlayabilirsiniz. Mezarlığın daraltılan kısmı üzerinden yol geçiyor şimdi. Muhtemelen yol açılırken sahibi olanlar kemiklerini almış ve yeni bir mezara gömmüş, sahibi olmayan kemikler ise toplanıp bir çukura doldurulmuştur.


Horozköy Mezarlığı genel görünüm.

Yaklaşık 20 yıl önce bu mezarlığı ziyaret etmiştim bu hale nasıl ve niye getirildi aklım almıyor. Mezarlıkta sağa sola savrulmuş mezartaşı parçaları  (o kadar küçük parçalara ayırmışlar ki şok oluyorsunuz), Kıblesiz mezarları görünce insanın yüreği acıyor. Bir mezarlığın yok edilmesi, çevrenin hafızasının silinmesine sebep olacaktır. Önce Rum Mezarlığı yok edilmiş, şimdide Müslümanlara ait mezarlık. Belediyelerin sorumlulukları arasında mezarlıkların korunması ve bakımının yapılması vardır, ancak bunun yanında yörede yaşayanların sorumluluklarının daha fazla olduğu unutulmamalıdır.



Mezarlıkta kalan son Osmanlıca Mezartaşı, onunda kaide kısmı kırılmış ve hangi mezara ait olduğu belirsiz.

Malesef, Horozköy Mezarlığı'nda ayakta kalanı bırakın, bir tane Osmanlıca Mezartaşı kalmış onunda kaidesi kırılmış ve hangi mezara ait olduğu belli değil. Cumhuriyet sonrası mezarlardan ise bir tane ayakta kalabilmiş mezar bulunmakta. Diğer bütün mezartaşları kırılmış, mezarlara ait duvarlar sökülmüş, kaybolmuş, mezarlar darmadağın edilmiş ve mezar yerleri bile belli olmayacak hale gelmiş, bu nasıl bir vahşettir? Hangi motivasyonla ve ne amaçla bunlar reva görülmüştür anlamak mümkün değil. Gezdiğim yerlerde mutlaka mezarlıklara uğrar, çevre hakkında bilgi edinmeye çalışır ve mezartaşlarını arşivlerim. Ancak Horozköy Mezarlığı gibi mahvedilmiş bir mezarlık henüz görmedim...



 İşgal günlerinde Yunan teğmen (Dimitris Georgakopoulos) ve yarbay ile Manisa Mutasarrıfı Hüsnü Bey (önde oturan). 1921 yılı.

Horozköy’ün Yunanlılar tarafından işgali;
Yunanlılar, İzmir'i işgal ettikten sonra gözünü büyük bir Rum nüfus barındıran Manisa'ya dikecekti. Yunan birlikleri 26 Mayıs 1919 günü herhangi bir direniş ile karşılaşmadan Manisa’yı işgal ettiler. Yunanlılar, Horozköy'e geldiklerinde Rumlar büyük bir sevinçle onları karşılayacaktır. Hatta Horozköy'deki Rumların koyunlarını mavi beyaza boyadıkları söylenmektedir. Bir Yunan gazetesinin muhabiri Manisa'nın işgali hakkında şu bilgiyi vermiştir; 
"Manisa halkı (Rumlar) cumartesi gününden itibaren Yunan kuvvetlerini beklemeye başlamışlardı. Tepelere çıkmışlar ve gözcüler yerleştirmişlerdi. Pazar sabahı 8'de ilk Yunan kuvvetlerinin yakındaki ve Rum çoğunluğu bulunan Hamidiye (Muradiye, Horozköy’den bir önceki Rum yerleşimi. Türkler buraya Gavurköy derlerdi.) köyünden çıkıverdikleri görüldü. Manisa Rumları, başta Efes Metropoliti olduğu halde, ellerinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle Yunan birliğini karşıladılar." 
Manisa Mutasarrıfı Giritli Hüsnü Bey'in, (bu olaydan sonra Manisa halkı Hüsnü Bey'i artık Hüsnüyadis olarak adlandıracaklardı) Yunanlıların tarafını tutup onlara yardım etmesi işgalin kolaylaşması bakımından büyük rol oynamıştır. Hüsnüyadis, İzmir'in işgalinden sonra kan dökülmesin bahanesiyle direnme olmaksızın Manisa'yı teslim etmiştir. Hüsnüyadis işgal öncesi Manisa'da, Kuvayi Milliye birliğinin kurulup direnmesini engellemiştir.


İşgal sonrası Aya Anastasia Kilisesi bahçesi (1. fotoğraf).

İşgalden sonra Horozköy'lü Rumlar bir çok olayda başı çekmişlerdir. Örneğin; Manisa Jandarma Tabur Kumandanlığı tarafından 28 Haziran 1920 tarihinde hazırlanan ve İzmir Jandarma Alayı Kumandanlığı'na gönderilen "Yunaniler tarafından İslamlara yapılan mezalime dair" adlı evrakta şöyle denilmektedir;

...özellikle Manisa'nın Horozköy, Muradiye köyleri Rumlar'ının hayvan ve arabalarla Yunan askerlerinin arkasından giderek bir çok kez mallar gasp ederek geri dönmüşlerdir...
Tarih 8 Eylül 1922’yi gösterdiğinde Manisa, Yunan mezaliminden nihayet kurtuldu. Ancak 5 Eylül gecesi yerli Rumlar tarafından başlatılan yangın, 8 Eylül’e kadar devam etmiş ve Manisa’daki binaların 3/2’si yok olmuştur. Yunan işgalinden kurtulan Manisa'dan kaçmak zorunda kalan Hüsnüyadis, Yunan birlikleriyle Türkiye'den ayrılmış Atina'ya yerleşmiştir. Atina'da, Yunan Ulusal Bankası'nda danışman olarak çalışmış ve Atina'da ölmüştür. Kimsesizler mezarlığına gömüldüğü ve mezar taşı bulunmadığı bilinmektedir. Ayrıca yazar Nedim Çakmak'ın “İşgal Günlerinde İşbirlikçiler - Hüsnüyadis Hortladı” adlı kitabında yer alan Hüsnüyadis’in akrabalık bağları ile ilgili iddialar da bulunmakta fakat bunlara yer vermedim, merak edenler kitabı okuyabilirler.

İşgal sonrası Aya Anastasia Kilisesi bahçesi (2. fotoğraf).

Ulu Cami’nin Basılması (1919 Olayı);
Yunan işgalinden sonra arsızlaşan Rumlar, mukaddesat tanımaz bir şekilde hiçbir taciz veya tecavüzden kaçınmıyorlardı. Horozköy’lü Rumlar da diğerlerinden geri kalmamışlardır. Bu olaylardan biriside Manisa Ulu Cami’nin basılması hadisesidir. Bu olay iki kaynaktan şu şekilde aktarılmıştır;
Müftü, medresede ders okuturken, Şeyh Emin Efendi kapıyı vurmadan ağlayarak içeri girer ve;-Yüzlerce Rum baskın yaparak Ulu Câmi’yi kilise yapmaya teşebbüs ettiler. diye haber verir. Müftü dersi bırakır ve 50 öğrenciyle câmiye gider. Gerçekten de, metropolit vekili olan papaz, Muradiye, Horozköy, Mütevelli ve Papazlı köyleri papazlarıyla birlikte câmiye gelmişler; anlaşılması imkânsız bir şekilde câminin iç duvarlarına ve mihrabına istavroz işaretleri yapmışlar ve Kur’an’ın yapraklarını yere atmışlardır. Müftü, Rum din adamlarına hitaben;-Sizi buraya kim gönderdi diye sorunca,-Metropolit vekili cevabını almıştır.Abdülhamid Efendi bunun üzerine;-Sen selefinin ruhunu, daha toprağı kurumadan tazib ettin. O, işgalden ölümüne kadar böyle şeylere teşebbüs etmedi. Sen koca sakalınla ve ruhani kıyafetinle İslam dinine karşı bu hareketi nasıl reva gördün?diye çıkışınca, metropolit vekili avanesini alarak câmiyi terk edip gitmiştir.
Ulu Cami'nin Kiliseye çevrilme isteğinin altında yatan gerekçe ise Saruhanoğulları Manisa'ya geldiklerinde Ulu Cami'nin bulunduğu alanda bir kilisenin bulunduğu iddiasıdır (Ulu Cami'nin daha önce 'Kilise' olduğu iddiası Manisa Ulu Camii - Aslanlı Kapı ve Manisa Saat Kuleleri adlı yazıda incelenmiştir, linkten yazıya ulaşılabilir). İddiaya göre bu kilisenin olduğu yere Ulu Cami yaptırılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatname'sinde burada daha önce bir kilise olduğu iddiasından bahsetmiştir.


1 Ocak 1931 tarihi Akşam Gazetesi'nde Manisa ve Menemen’de sıkıyönetim ilan edildiğine dair haber.

Kubilay’ın şehit edilmesi (Menemen Hadisesi);

Yakın tarihimizin en zalim cinayetlerinden biri olan Asteğmen Kubilay’ın başının kesilerek şehit edilmesi olayını bilmeyenimiz yoktur. Detaylarına girmeden bu olayın faillerinden biri olan Laz İbrahim Hoca’dan bahsedeceğiz. Şeyh Erbilli Esad Efendi’nin müridi olup, şeyh tarafından sözde Manisa Halifesi ilan edilmiş olan bu zat aslen Rizeli olmakla beraber Manisa Askeri Hastanesi tabur imamlığından emekli olmuştur. Horozköy’de bir cami yaptırıp, kendisine birçok mürit toplamıştır. Bu camideki vaazlarında inkılaplar aleyhinde vaazlar vermiştir. Kubilay’ın şehit edilmesi olayı ve irticai ayaklanmanın altyapısını oluşturanlardan birisi de Laz İbrahim Hoca’dır. Divan-ı Harp Mahkemesi tutanaklarına göre Menemen olayı aslında Manisa’da planlanıp Menemen’de uygulanmıştır. GiritliMehdiMehmet (Derviş Mehmet) ve destekçileri Manisa’dan edindikleri silahlarla 6 Aralık 1930 günü yola koyulmuşlar, Horozköy üstünden birkaç köye daha uğrayıp destek toplamışlar, Emiralem Karakolu’nu basıp silahları gasp etmişler nihayetinde 23 Aralık 1930 sabahı Menemen’e varmışlardır. Kendilerine katılanlar ile birlikte Belediye Meydanı’na gelmişler, burada kendilerine engel olmaya çalışan Asteğmen Kubilay’ı önce silahla yaralamışlar, yaralanan Kubilay, Müftü Camii avlusuna sığınmış ve orada Giritli MehdiMehmet tarafından hunharca başı kesilmiştir. Caniliğin son noktası ise camiden alınan sancağa da kesik başının geçirilmiş olmasıdır. 

1 Ocak 1931 tarihi Resmi Gazete - Manisa ve Menemen’de sıkıyönetim ilan edildiğine dair kararname.

Sonrasında kendisine kurşun işlemeyeceğini iddia eden Giritli “Mehdi” Mehmet ve 2 kişi çatışma sırasında öldürülmüştür. 1 Ocak 1931’den itibaren Manisa ve Menemen’de sıkıyönetim (Örfi İdare) ilan edilir. Mektuplara sansür gelir, seyahat müsaadeye bağlanır, halkın evinden hariçte bulunabileceği saatler tayin edilir ve “Divanı Harp” derhal işe koyulur. Çoğu Manisalı 28 sanık, 3 Şubat 1931’de Menemen’de idam edilir. Onlarca kişi ağır hapis cezalarına çarptırılır. Olayın faillerinden Şeyh Erbilli Esad Efendi gözaltındayken ölmüş, Laz İbrahim Hoca4 Şubat 1931’de İstasyonda idam edilmiştir. 28 Şubat 1931’de Manisa’da sıkıyönetim kaldırılır ancak Menemen Olayı’nın etkisi nesillerden nesillere aktarılarak sürer ve olayın faillerinin çoğunun Manisalı olmaları nedeniyle, Manisa; irticacı bir kent olarak toplumsal hafızaya kazınır. Laz İbrahim Hoca’nın, Horozköy’e yaptırdığı cami kuvvetle muhtemel Adana örneğinde olduğu gibi yıkılmış olmalıdır.

Horozköy'de Kentsel Dönüşüm adı altında yok olmayı bekleyen bir Rum Evi (Fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra yıkılmıştır 2019).

Rum kelimesinin kökeni;
Rum kelimesi dini ve mezhepsel bir anlam taşımaz. Ancak büyük kısmı Doğu Ortodoks Kilisesi mensubudur. Türkler, Anadolu’ya Diyar-ı Rum demişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in ünvanlarından biri de Kayser-i Rum idi (Caesar of the Roman). Selçuklu Devleti'nin bir diğer ismi de Rum’dur (Sultanate of Rum). Aslında Rum kelimesinin kökeni Romalı kelimesidir, Doğu Roma vatandaşı olan Helen kökenlileri ifade etmek amacıyla kullanılır. Yunan kelimesi ise Yunan ana karasında yaşayanları ifade ederken, Rum ise Osmanlı topraklarında yaşayanları ifade eder. Bu kullanım halen devam etmektedir, örneğin Yunanistan’da yaşayan kişi Yunan, Güney Kıbrıs’ta yaşayan kişi ise Rum olarak adlandırılmaktadır. Yunanlar için ise arada bir fark yoktur ve hepsi Yunan’dır. Dedeleri Anadolu’dan göçmüş bir Yunanlı ile yaptığımız konuşmada ısrarla bana neden Anadolu’da yaşayanlara Yunan değil de Rum dediğimizi sormuştu ve tanımlama hoşuna gitmiyordu, ne kadar anlatsam da ya aklı almadı veya milliyetçilik damarı ağır basıp bu tanımlamadan ayrımcılık yaptığımızı düşündü galiba diğer Yunanlı’lar gibi. Bu konuşmadan keyif almadım desem yalan olur.


Horozköy'e indirilen Manisa Teyyaresi. (1) Uçağı yöneten Binbaşı Osman Nuri Bey, (2) Belediye Başkanı Bahri Bey (Sarı Tepe).

Horozköy'e "Manisa" adlı uçağın indirilmesi;
Manisa halkının, Türk Hava Kurumu’na yaptığı bağışlarla 1924 yılında Manisa adı verilen bir uçak satın alınmıştır. Binbaşı Osman Nuri Bey tarafından uçak Horozköy’de yapılan geçici bir piste indirilmiştir.


Horozköy'de bir "Cadı" hadisesi;
Manisa Şer’iye Sicil Defterleri arasında Horozköy’le ilgi çok ilginç bir evrak bulunmaktadır. Yazar İbrahim Gökçen’in Türk Folklor Araştırmaları Dergisi’nde paylaştığı bu evrakta bir Horozköy’lü bir Cadı’dan bahsedilmekte;
…Bu evrakın yazılmasına sebep şudur; Manisa’nın Horozköy kafirlerinden… mahkemeye gelmişler ve köylerindeki yaşlı bir kadının Cadı olduğunu, bu kadının çocuklarını korkuttuğunu, korkan çocukların 2-3 gün geçmeden öldüklerini söylemişler, kararın gecikmeden açıklanmasını ve bir mezar açılıp kadının yakılmasını istemişlerdir. Kararımız; mahkeme buna karışmaz. Kitaplarımızda bu yoktur. Ancak kendileri kadını gömmek isterlerse buna engel olunmayacağına dair bu evrak kendilerine verilmiştir…
Olayın devamında ne olduğu, yörede başka bir olay meydana gelip gelmediği bilinmemektedir. 16. yüzyılda, Osmanlı Şeyhülislam'larından Mehmed Ebussuud Efendi’nin fetvaları arasında Hortlak ve Cadı hadiseleriyle alakalı olarak verilmiş bir fetvası vardır. Bu fetvada da Horozköy örneğinde olduğu gibi şeriata göre ölü yakmaya izin verilmemiş ve gömülmesi istenmiştir. Ayrıca aşağıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere olay münferit değildir. Fetva şu şekildedir;
Mesele: Bazı kişiler ölüp gömüldükten sonra, mezarında kefenini yutup, uzuvlarına kan gelip bedeni kızıllaşmış olursa, bu şekilde olmasına bir neden var mıdır?
Cevap: Olmuş ise bu Allah’ın mübarek isteğidir. Hayatında yaptıkları işlerde ve ahlakta kendilerine ortak olan şeytani nefislerin bazı cesedine yani günahkâr kişinin cesedine ilişip ortak işlere alet edinir yani bedenini kullanır demek vardır. Allah’ın kudretinden beklenmedik değildir.Bu Sûrette: Açıklanmış neden üzerine bulunduğu takdirce, sözü geçen ölüye ne yapılmalıdır?
Cevap: Yeniden gömmek gerektir, Müslüman adına ise zararı yoktur.
Bu Sûrette: Bazı kişiler mezarından çıkarıp yakmaya şeriata göre kudret sahibi olurlar mı?
Cevap: Olmazlar.

-YAZI SONU-
Son Güncelleme: 17.12.2018 - 18:00.

KAYNAKÇA;

1-“Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler” adlı eser – Yavuz Ercan – sayfa.77 - Ankara, 2001. 


2-“Rumların Anadolu’dan Mecburi Ayrılışı” adlı eser – sayfa,50 – İstanbul, 2001. 


3-“19. Yüzyıl İzmir Depremleri” adlı çalışma – Melih Tınal – Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt.10 Sayı.54 – 2017. 


4-“Saruhanoğulları ve Osmanlı klasik döneminde Manisa’da yaşayan kültürel izleri” adlı eser – Yazar; H.Mustafa Eravcı, Mustafa Korkmaz – sayfa.17 – Manisa Valiliği – 1999.


5-“From Caliphate to Secular State: Power Struggle in the Early Turkish Republic ” adlı eser – Yazar; Hakan Özoğlu – sayfa.56.


6-“Horozköy” adlı makale – Yazar; Pigou Evangelia, 20 Eylül 2001 – “Encylopaedia of the Hellenic World” http://ehw.org/ adlı siteden erişildi. 


7-“Anılarda Manisa” adlı eser – sayfa,101 – Turizm Derneği, 1986.


8-“Menemen Olayı ve Kubilay” adlı eser – Yazar; Kemal Üstün - sayfa,77-84 ve 86 - 1978.


9-“TBMM ve DİVAN-I HARP MAHKEMESİ TUTANAKLARINA GÖRE ‘KUBİLAY OLAYI’ ” adlı eser – Yazar; Barış ERTEM – İstanbul Teknik Üniversitesi.


10-“İTALYAN BELGELERİNE GÖRE SARUHAN SANCAĞI’NDA YUNAN İŞGALİ” adlı eser – Yazar; Mevlüt Çelebi.


11-"Λουκά, Σ., Μαγνησία. Χορόσκιοϊ-Μουραντιέ" - Ιστορικά Χρονικά (Nea Smyrni 1960) -  Sayfa: 43


12-“Akhisarlı  Türk  Büyükleri  ve  Eserleri”  adlı eser – Yazar; Mehmet Emin Müderrisoğlu – Sayfa,8 - Piyasa Matbaası – İzmir, 1956. 


13-“Devrim Şehidi - Kubilay” - 23 Aralık 1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Özel Eki.


14-“İNSAN-I KAMİL YAZI RESİMLERİNİN İKONOGRAFİK VE SEMBOLİK ANLAMLARINA DAİR BİR ÇÖZÜMLEME” adlı eser – Yazar; Mürüvet HARMAN.


15-“ Manisa’nin Fethinin İlginç Planı” adlı köşe yazısı – Yazar; Seyhan Çağlar Emen - Sayfa; 5 - Sayı; 4719 - Manisa’da Denge Gazetesi - 25 Şubat 2016.


16-“68 Yıllık Pişmanlık” – adlı köşe yazısı – Yazar; İskender ÖZSOY – Radikal Gazetesi - 11 Mart 2006.


17-“PATRONA İSYANININ GÖLGESİNDE (1730-1731) BATI ANADOLU’DA SOSYAL HAYAT VE OSMANLI MÜESSESELERİ” adlı eser – Yazar; Zeynep İNCE -  ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI – 2014.


18-“SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ’NİN ULU EVLİYASI: HAMZA BABA” adlı eser – Yazar; İsmail ONARLI.


19-“1842 YILINDA SARUHAN SANCAĞI’NIN NÜFUSU VE İDARÎ BÖLÜNÜŞÜ” – Yazar; Nejdet BİLGİ - Manisa Araştırmaları, Sayı 1, Manisa 2001, ss. 87-122. 


20-“MENEMEN (KUBİLAY) OLAYI” – Hazırlayan; MURAT ÇAKIR - ADNAN MENDERES A.İ.H. LİSESİ TARİH BÖLÜMÜ – 2017.


21-“Yunan Ordusu dün Manisa’ya girdi!” adlı haber – İstiklal Harbi adlı gazete – 26 Mayıs 1919.


22-“Manisa ve Menemen’de örfi İdare ilan ediliyor” adlı haber – Akşam Gazetesi -01 Ocak 1931.


23-“SARUHANOĞULLARI VE ESERLERİNE DAİR VESİKALAR 11.” - M. Çağatay ULUÇAY – İSTANBUL Marifet Basımevi – 1946.


24-“ MANİSA KULTUR TURİZMİ PAYDAŞ ANALİZİ VE STRATEJİ ONERİLERİ PROJESİ” - Proje Sahibi Kuruluş: Ege Derneği - İştirakçi Kuruluş: OBASYA Turizm Geliştirme Kooperatifi - Destekleyici Kuruluş: T.C. Zafer Kalkınma Ajansı.


25-"Menemen - Manisa ve Balıkesirde sıkıyönetim ilan edildiğine dair kararname." Kararname No: 10388 -T.C. Resmi Gazete - sayı; 1688 - 1 Ocak 1931.


26-Yazar; İbrahim GÖKÇEN - Türk Folklor Araştırmaları - adlı dergi Cilt.1. Sayfa 261-262.


27-“HOROZKÖY İSTASYON BİNASI” – adlı sayfa - http://kulturportali.gov.tr/ adlı siteden erişildi.


28-“Arşiv Belgelerine Göre Balkanlar'da ve Anadolu'da Yunan Mezalimi - II Anadolu'da Yunan Mezalimi”- adlı eser - Proje Yöneticisi - İsmet BİNARK - Ankara, 1996.


29-Αγία Αναστασία η Φαρμακολύτρια” adlı makale - http://enosimagnisias.wordpress.com adlı siteden erişildi.


30-"Αιολικός Αστήρ" - adlı dergi - “ΕΚΚΛΗΣΙΑ ΑΓΙΑΣ ΑΝΑΣΤΑΣΙΑΣ - ΕΝ ΧΟΡΟΣΚΙΟ ΣΜΥΡΝΗΣ – (İzmir – Horozköy’deki Azize Anastasiya Kilisesi)” – adlı makale - Fotoğraf: G.Kalikakis Γ. ΚΑΛΙΚΑΚΗ 1 Mayıs 1912.

31- Horozköylü “Saim Erten” beyanı - 10 Kasım 2018.

32- Horozköylü “İhsan Ergüven” beyanı - 10 Kasım 2018.

33-"Anılarda Manisa" adlı eser - Katkıda Bulunanlar: Bedriye Aksakal, Manisa Turizm Derneği - Yayıncı: Manisa Turizm Derneği, 1986. - Fotoğraf Sahibi: Şükriye Şener.

8 Yorumlar

  1. Çok faydalı bir yazı ve gezi olmuş. Tespitleriniz çok yerinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkürler, diğer yazılara da göz atmanızı umuyor ve değerli yorumlarınızı bekliyoruz.

      Sil
  2. Horoz köy hakkındaki bu mükemmel çalışmanız için sizi tebrik ediyorum. Sanat Tarihçisi Nedret Bayraktar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nedret bey;

      Değerli yorumunuz için asıl biz teşekkür ederiz.

      Sil
  3. Merhaba. Ben sadece trenden istasyon adını görüp merak etmiştim. Google a yazdıktan sonra yazınıza denk geldim ve yazınızın kapsamı çok takdir edilesi. Çok ilgimi çekti. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için asıl biz teşekkür ederiz, diğer yazılarımıza da göz atmalısınız.

      Sil
  4. harikulade aydınlatıcıydı. Kaynaklar özgün fotoğraflar bu kadar büyük zevkle işlenen bir emek için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkürler, diğer yazılara da göz atmanızı umuyor ve değerli yorumlarınızı bekliyoruz.

      Sil
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu