Aliağa Camii'n (Aşağı Cami) de yer alan Yunanca yazıt.
Güzelhisar; yada eski adları ile Güzelhisar-ı Menemen Kazası veya Saruhan Güzelhisar-ı. Aliağa ilçesi ve İzmir iline bağlı bir köydür. İzmir-Çanakkale yolu üzerinde yer alan Aliağa'nın 5 km kadar doğusunda yer alır. Yerel Yönetimler Kanunu'nda yapılan değişiklikle köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle statüsüne geçmiş olmasına rağmen köy olarak adlandırmaya devam edeceğim. Güzelhisar adından da anlaşılacağı üzere günümüzde Hasan Dede Parkı (Çamlık Tepe) olarak adlandırılan köyün kuzey kısmında ovaya hakim tepe üzerinde yada Saruhanoğulları döneminde köy etrafında yer alan hisar vs. benzeri yapılardan almış olabilir. Güzelhisar'ın ne zaman ilk defa bir yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlandığı tam olarak bilinmemekle beraber daha önce köye yakın bölgelerde yapılan kazı ve araştırmalara göre Güzelhisar veya çevresinde ilk yerleşimin Mö.4000'e kadar uzanması mümkündür. Aigai antik kentine yakınlığı ve Güzelhisar Çayı (Pythikos) göz önünde bulundurulursa Aigai'ye bağlı bir tarım köyü olma ihtimali yüksektir.
(Aşağı Cami) Aliağa Camii'nde kullanılan devşirme sütünlar ve başlıkları.
Aliağa Cami'si ön görünüşü. Sütun, sütun kaidesi ve başlıkları birbirinden farklı. Solda Yunanca yazıt bulunmakta.
Seyyid Aliağa tarafından yaptırılan Aliağa Camii kitabesi. (Tercümesi hemen altta)
Kitabe'nin okunuşu;
Ali Ağa olup baniye cami,
Ola darende maksudine nail,
Girer mizanına hayrat anın,
Hadisinde buyurdu Fahr-i alem,
Salat hamse kıl tarihine
Mekrah resmiki olmuş
Bu hayratdan ola hasıl meramı
Can içere ola maive makamı
Berat nesaikgile seniğin cidarı
Can içere ola garike mekanı .
(Bu – mısra kırık.......)
Sene: 1763
“Ali Ağa camiyi yaptırmıştır. Çok istediği amacına ulaşmıştır. Ahrette sevap iyilikler ile günahların tartıldığı anda onun bu halkın faydasına yaptığı eser, Peygamberimizin buyurduğu gibi iyilikler tarafına kaydedilir. Ali Ağa’nın camiyi yaptırmaktaki asıl maksadı ahretteki makamının ve katının istediği yerde olmasıdır. O, günahlarından aklansın, kestiği kurban yerine ulaşsın ki, onun gelecekte (ahrette) oturacağı zemin onun canının
istediği yerde olsun”
Okuma ve günümüz Türkçesi ile açıklaması Cevat Yıldırım tarafından yapılmıştır.
Aliağa Camii güney duvarında yer alan Galatlar'dan bahseden Yunanca yazıt. (Tercümesi hemen altta verilmiştir)
“ODIMOS BROGITARON DIEOTAROS GALATON TROKMON TETRARIKSIN ARGITISENEKEN KAIESNOIAS TESEISEASTON”
“Halk, Galatların Trokmi Kabilesinin Reisi Dieotaros oğlu Brogitaros’u kendilerine yaptığı iyilikler ve hizmetler nedeniyle onurlandırıyor.”
Ersin Doğer'e göre bu yazıt Kyme'den getirilmiş olabilir. Ancak köydeki iki cami ve diğer binalarda kullanılan stel, sütun vs. ve Hasan Dede (Çamlık Tepe) parkında yer alan 2 lahit göz önünde bulundurulursa Bizans ve Roma dönemlerinden kalma yapı veya yapılardan söz etmek mümkündür.
Hazirede yer alan mezartaşlarına gelince bunlardan bazıları Esseyyid Mustafa Ağa, Zeynel Abidin Ağa, Seyyid Mustafa Ağa, Ali Ağa Zade Hasan Ağa ya aittir. İsimlere bakılacak olursa bunların Seyyid Ali Ağa'nın yakın akrabaları olmalıdırlar.
Aliağa Camii'nin haziresinde yer alan Davud Yıldızlı iki mezar.
Balaban Paşa Camii ve hemen önünde yer alan haziresi.
Minaresi bakımsızlıktan fırtınaya dayanamayarak 2015 de yıkılmış, Aliğa Belediyesi tarafından 2017 yılında gerçekleştirilen restorasyon ile eski ihtişamına kavuşmuştur. Saruhanoğlulları'ndan önce Kilise olduğu ve camiye çevirilmiş olduğu düşünülmektedir. Caminin bir zamanlar hem kilise hem de cami olarak ortak kullanıldığı da iddia edilmektedir. Altta yer alan fotoğrafta son cemaat yerinin en doğusunda yer alan girişin üzerinde bulunan Yunanca kitabe görülebilir. Tercümesinin yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, belkide daha önce sıva altında idi restorasyon sırasında ortaya çıktı. Yunanca metnin üzeri beyaz boya ile boyanmış. Köyün ve caminin tarihi açısından önemli bilgiler içerebilir.
Balaban Paşa Camii son cemaat yerinde bulunan kapı üzerinde yer alan stel. En altta beyaz boya altında Yunanca tek satırlık metin bulunmakta.
Balaban Camii'nde ilginç bir nokta ise yapımda kullanılmış bir kısmı devşirme olan taşlarda yer alan geometrik şekiller, desenler ile çiçek kabartmalarıdır. Bu çiçek kabartmalarından bazıları hazirede yer alan mezartaşları üzerinde de yer almaktadır. İlginç olan bir diğer konu ise yine devşirme taşlar ile bazı mezartaşlarında yer alan Davud Yıldızı motifleridir. Davud Yıldızı motifi Aliğa Camii haziresinde yukarı da fotoğrafı görüleceği üzere iki mezarda kullanılmıştır. Davud Yıldızı sadece Yahudi inancına ait bir simge değildir. Diğer bir adı Mühr-ü Süleyman (Süleyman Mührü) olan motif geçmişte müslümanlar tarafından mezartaşlarından camilere bir çok alanda kullanılmıştır. Örnek vermek gerekirse Barbaros Hayrettin'in sancağında, Manisa'da yer alan Saruhanoğulları dönemine ait Ulu Cami'nin girişinde yine aynı motif kullanılmıştır. Bu motifi yalnızca Yahudilik veya Masonlukla vs. bağdaştırmak anlamsızdır. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Hangi amaçla ne için kullanıladıklarını anlayamadığım bu devşirme elemanlar, gelişi güzel hem caminin duvarlarında hemde hazirenin duvarlarında kullanılmış.
Barbaros Hayrettin Paşa'dan bahsetmişken Ege Korsanlarından bahsetmezsek olmaz. Saruhanoğulları, Manisa'dan sonra Güzelhisar'a oradanda Aliağa sahiline kadar hakimiyet kurunca donanma hazırlamış ve bu donanmayla korsanlığa başlamıştır. Korsanlık sırasında Güzelhisar sahilden doğal bir kamuflaj sayesinde dağlar, tepeler, yamaçlar ve ormanlar nedeniyle görülemeyecek durumda olduğundan akınlardan sonra buraya sığınılmış ikmal buradan sağlanmıştır. Hatta Bizans donanmasında bulunan Yunanlılar para karşılığında Saruhanoğulları gemilerinde korsan olarak çalışmışlardır. Köyde halen korsanlık hikayeleri yaşlılar tarafından genç nesillere aktarılmaktadır.
Balaban Paşa Camii ve haziresi duvarlarında yer alan rüzgar gülleri ve geometrik desen.
Balaban Paşa Camii ve haziresi duvarlarında yer alan çiçek motifleri.
Araştırmacı Yazar Cevat Yıldırım'a göre köyde yaklaşık 1600 adet tarihi mezartaşı bulunmaktadır. Yine Cevat Yıldırım mezartaşlarının bir kısmının çalındığını iddia etmektedir. Balaban Paşa Camii haziresinde yer alan mezartaşları adeta açık hava müzesi gibi. Bu hazirede sütun biçimli sadece bir tane mezartaşı vardır, onunda Balaban Paşa'nın hazinedarına ait olduğu söylenmekte ise de elde kanıt yoktur.
Köy çeşmesinin tavanı lahit kapağından, duvar malzemesi ise haç kabartmalı stel'den. Lahit ise Hasan Dede parkına girşte sol tarafta bulunmakta.
Güzelhisar'da 1834 yılında yapılan nüfus sayımına göre; 1148 müslüman, 112 gayr-ı müslim (Rum-Ermeni-Yahudi) yaşamakta idi. II. Mahmut döneminde yapılan bu sayım askeri ve vergi amaçlıdır. Sadece erkekler sayıldığından iki katını almak gerekir. Kadınların sayılmamasının nedeni dönemsel olarak bakılacak olur ise bu tüm Dünya'da olağan bir durumdu çünkü askerlik bir erkek mesleği, vergi alınabilecek kimseler berber, çiftçi, ayakkabıcı vs. sadece erkeklerdi. Bu durum tahrir defterlerine bakılacak olursa yine aynıdır. Örnek vermek gerekirse tahrir defterlerine hane sayısı, hane reisi olan erkek vs. yazılırdı aksi durumda miras, vefat vs. herhangi bir şekilde mülk bir kadına geçmiş ise kadının ismi hane reisi olarak yazılırdı. Yani amaç her zaman asker ve vergi olmuştur. Dönemsel olarak değerlendirilmesi gereken bir konu, sadece bilgi amaçlı değinilmiştir. Kurtuluş savaşından sonra köyde Türkiye'nin bir çok yerinde olduğu gibi gayr-ı müslim kalmamıştır.
Hasan Dede parkında yokuşu çıktıktan hemen sonra solda yer alan kapağı çeşmenin tavanı olarak kullanılan lahit.
Hasan Dede parkında yokuşu çıktıktan hemen sonra solda yer alan diğer lahit.
Hasan Dede parkında yer alan sütunlar.
Hasan Dede parkında yer alan sütun başlığı. Daha önce restoran olarak işletilen şuan düğün salonu olarak kullanılan binanın önünde bulunmakta.
Köyün içinde bariyer olarak kullanılmış sütunlar.
Köyün hemen bitişiğinde bulunan mezarlıkta eski dönem mezartaşları dikkat çekmektedir. Bakımsızlık nedeniyle bir çok mezartaşı yatmış, toprak altına gömülmüş, her tarafını yabani ot kaplamış ve bir kısmı ciddi zarar görmüştür. Kültürel mirasımızın geleceğe aktarılması için mezartaşları mutlaka kayıt ve koruma altına alınmalıdır. Kadın mezar taşlarında yer alan süslemeler gülçe, çiçek, vazo, üzüm, lale, gül, yelpaze, asma, selvi vs. Erkek mezartaşlarında ise dikkat çeken sarıklar, fesler, kavuk, külah ve takkeler bulunmaktadır. Bunlar şahısların mesleklerini ve toplum içindeki yerlerini sembolize ederler.
Güzelhisar mezarlığında Osmanlıca yazılı; önde vazo içinde çiçek süslemesi ile kadın mezartaşı, arkada ise sarıklı erkek mezartaşı.
Yörüklere ait olan mezarlardaki taşlarda yazı yoktur, bu taşlar çoğu zaman dik dörtgen şekilli herhangi bir özelliği bulunmayan sadece mezar yerini belli etmeye yöneliktir. Bu da dünyanın gelip geçici olduğunu ve yörüklerin nasıl bir tevazu sahibi olduklarını bize gösterir.
Ayrıca altta fotoğrafları bulunan Saruhanoğulları dönemine ait yazısız sade mermerden blok halinde mezartaşları bulunmaktadır. Mezarlıkta köyün heryerinde olduğu gibi sağa sola dağılmış bir çok eski eser ve parçaları bulunmaktadır.
Necip Fazıl Kısakürek'in baş ve ayaktaşı da yukarıda anlatılan geleneğin devamı olarak isimsiz, basit ve işlemesiz. (Eyüp Mezarlığı - İstanbul)
Güzelhisar Mezarlığı'nda yer alan Saruhanoğulları dönemine ait mezartaşları.
Güzelhisar Mezarlığı'nda yer alan sütün ve üzeri motifli mermer parçası.
Abdurrahman oğlu Mehmet’in evinin kapı kitabesi.
Güzelhisar'a ilk gelişimde neden bu kadar hazırlıksız gittiğime inanamadım. Genelde yolculuk öncesi hazırlık yaparım bazen 2-3 gün önce bazen aylar önce. Gözden hiçbir yeri kaçırmak istemem. Güzelhisar için gitmeden önce kısa bir internet araması yapmıştım sadece o kadar. Zaten pek bilgi de bulamam diyordum kendi kendime... Ancak köye 3 kez gitmek, 2 hafta boyunca da araştırma yapmak zorunda kaldım bu yazı için. Bu köy diye bahsettiğimiz yer meğer Aliağa'dan, Şakran'dan kat be kat büyük olmakla beraber bir çok tarihi yapıya sahip, zamanında çok büyük öneme sahip, Ayanı dahi olan bir Sancak imiş. Evliya Çelebi bile uğramış köye. Güzelhisar ile alakalı birçok belge Osmanlı arşivlerinden bulunabilir. Güzelhisar'ın üzerine daha çok yazılıp çizilmeli, özellikle antik kalıntılar envanter altına allınmalı öncelikle. Türkiye'nin her yerinde de bu olmalı. Yoksa daha nicelerini kaybettiğmiz gibi bu köyler, yapılar, tarihimiz kaybolup gidecek... Ayrıca Araştırmacı Yazar Cevat Yıldırım'a "Güzelhisar" adlı kitabı için çok teşekkür ederim. Gerçekten üzerine çok emek verilmiş bir kitap. Güzelhisar'a gitmeden mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Köyün girişinde yer alan taş baskı ile sıkım yapan değirmenden geriye kalanlar.
- YAZI SONU -
KAYNAKÇA;
1-Güzelhisar (Aliağa Çevresi İle Birlikte) adlı kitap. Yazar Cevat Yıldırım. 2017.
2-http://hurriyet.com.tr/ "Güzelhisar’da Keşkek Şenliği" adlı 10.05.2015 tarihli haber.
3-http://milliyet.com.tr/ "Balaban Paşa Restorasyon Çalışmalarında Sona Yaklaşıldı" adlı 16.04.2017 tarihli haber.
4-İlk iskanlardan Yunan işgaline kadar Menemen (ya da Tarhaniyat) tarihi adlı kitap. Yazar Ersin Doğer, 1998.
5-Nejdet Bilgi’nin Manisa Araştırmaları Dergisi sayı; 1, yıl 1’in 87-122 sayfalar.
6-http://hurriyet.com.tr/ "Taşları konuşan köy "adlı 02.11.2008 tarihli haber.
7-http://milliyet.com.tr/ "FIRTINADAN YIKILAN 695 YILLIK MİNARE YENİDEN YAPILACAK" adlı 02.02.2015 tarihli haber.
8-Osmanlı Tarihi adlı kitap. Yazar Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, 2003.
Oh ne alâ!
YanıtlaSil