1835 yılı Veba Salgını'ndan sonra kurulmuş olan Çıtak Köyü

Köy içinde yer alan bir evin bahçesi.


Önceleri Saruhan Sancağı’nın Menemen Güzelhisarı Kazası’na bağlı olan Çıtak Köyü, Menemen Güzelhisarı Kazası’nın ortadan kaldırılması ile önce 1878/1879 yıllarında Foça Kazası’na, 1890 yılından önce de Menemen Kazası sınırları içine alınmıştır. 1980 yılından sonra da yeni oluşturulan Aliağa İlçesi’ne bağlanmıştır. 1890 yılına ait Aydın Vilayet Salnamesi kayıtlarına göre; köydeki 73 hanede 358 kişi yaşamaktaydı. 1927’de ise; az miktarda bir yükselmeyle Çıtak Köyü'nün nüfusu, 439 olmuştur. 1935 yılında bu sayı, 423’e düşmüştür. 1940’da ise; Çıtak’ta 471 kişi kayıtlı görünmektedir. 1945 tarihli kayıtlara göre; köyde 526 kişi yaşamını sürdürmektedir. Bu rakamlardan köyün o dönemde büyük bir yerleşim alanı olduğu anlaşılabilir. Çıtak Köyü ile ilgili bulunabilen en eski kayıt ise, Manisa Sicilleri’nde yer alan 1451 tarihli vakfiye kaydıdır. Bu kayıtta Güzelhisarlı Ahmet Dede, Çıtak Deresi’nde yaptırdığı camiye bazı araziler vakfetmiştir.


Çıtak Köyü içinde atıl durumda olan Dibek ve Zeytin Teknesi.

Söz konusu kayıttan önce Cami’nin var olduğu anlaşılmaktadır. 1522/1523 tarihli diğer bir kayıtta ise Hani oğlu Ahmet Dede tarafından tasarruf edilen Çıtak Mezrası, Saruhanoğlu İshak Çelebi tarafından Demircioğulları’na vakfedilmiştir. Kayıt ise şöyledir;
Çıtak Deresi tabi'i Güzelhisar vakf-ı İshak Bey Veled-i Saruhan ki Sabıka Hani oğlu Ahmed dede tasarruf ettiği mezrayı Demirci oğlanlarına vekfedüb tevliyeti evladından aslah ebnasına ola ve baadehu kızı Fatma'ya ola ve baadehu evladına ola deyu meşruta imiş bu şart üzerine mezburun evladdan Fatma oğlu Ramazan kalub ve Padişahımızdan hallede mülkehu tevliyet-i mezbure nişan-i hümayun alub deftere sebt olundu Tarih-i berat sene 929.
Demircioğulları halen Güzelhisar Köyü’nde yaşamaktadırlar. Köylülere göre; köyün ilk kurulduğu yer günümüzdeki Çıtak Köyü’nün doğusudur. Dumanlı Dağı’nın kuzey yamaçlarında, Çıtak Deresi kıyısında bulunan ve su kaynakları bakımından zengin olan bu köy Ahmed Dede tarafından kurulmuştur. 


 Köy meydanında yer alan sutün ve mimari parçalar.

Köylüler bu köye Ahmed Dede’den dolayı Dedeköy demektedirler. Bu köy bugün mevcut değildir, kalıntıları bulunmaktadır. Dedeköy’ün terk edilmesinin sebebi; 1835 yılındaki Veba Salgını olmalıdır. Salgından sonra köy sakinleri günümüzdeki yerine (yeni Çıtak) taşınmışlardır. Köyün terkine neden olan Veba Salgını, çevre ve köylerde büyük nüfus kaybına sebep olmuştur. Yeni kurulan köyün sakinleri sadece eski Çıtak’tan gelmemiştir, 19. yüzyılın sonlarına dek çevredeki irili ufaklı diğer mezra ve yayla yerleşmelerindeki Yörük/Türkmenler de yeni Çıtak’a yerleşmişlerdir. Eski Çıtak’ta bulunan türbeye Ahmed Dede (Dedeoğlu Türbesi) denilmektedir. Çevrede anlatılan Ahmed Dede ilgili bir rivayet ise şöyledir;
Ahmed dede'nin Mahmud ve Güvendik isminde iki oğlu varmış, en çok büyük oğlu Güvendik'i severmiş. Bir gün Güvendik'ten kalburla su istemiş, Kalburla su getirilir mi cevabını vermiş, küçük kardeşi bu cevabı duyunca hemen babasının emrini yerine getirmiş. O zaman dede oğlu, Mahmud'a babaoğlu adını takmış.
Günümüzde Şeyh Mahmud'un türbesi Çıtak Köyü’nün kuzeyinde, Şeyh Güvendik’in türbesi ise Çıtak Köyü’nün güneybatısında yer almaktadır. Bu iki türbeden başka güneybatıda Iraz ve Hiraz dedelerin türbeleri bulunmaktadır. Çevrede yaşayan Halveti, Alevi ve Bektaşiler'in ziyaretgahı konumunda olan Ahmet Dede Türbesi ve yanındaki küçük cami, Cumhuriyet’in başında tekke ve zaviyelerin yasaklanması ile terk edilmiştir.


Yine köy meydanında yer alan sutünlar.

Köyün yeri neden değişti?
Veba, mikro-organizmaların neden olduğu bulaşıcı ve ateşli bir hastalıktır. Veba hastalığı, fare ve diğer kemirici hayvanlar üzerinde bulunan pireler yoluyla insanlara geçmektedir. M.Ö. 10-9. yüzyıllardan beri bilinen bir hastalık olan veba, Asya'da ortaya çıkmış ticaret yolları gelişmeye başlayınca Dünya'nın birçok yerine yayılmıştır. Köyün taşınmasının sebebi olan salgın ise 19. yüzyıl da gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın önemli vakanüvislerinden ve aynı zamanda bir hekim olan Şanizade Ataullah Efendi’ye göre, 1811 tarihinde başlayan veba salgını öncelikle Mısır’da ortaya çıkmıştır, Mısır’da etkili olduktan sonra Anadolu şehirlerinden ilk olarak İzmir’e ardından ise İzmir’den İstanbul’a giden gemide bulunan denizciler tarafından İstanbul’a taşınmıştır. Bu denizcilerin yerleştiği mahallelerde Veba yayılmaya başlamıştır. 18. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin hükümran olduğu coğrafyada salgın hastalıklar yüzyılı olarak tarihe geçti. Ve bu yüzyıl süresince 57 yıl Ege’de veba salgını görüldü. Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa 1838 yılında resmi olarak karantina kararı alındı ve bu durumu kurumsallaştırmak üzere 1839 yılında Karantina Nazırlığı kuruldu. Dedeköy’ün terk edilmesinin sebebi 1835 yılındaki Veba Salgını olmalı. Eski Çıtak büyük kayıplara uğramış ve kayıplarını geride bırakarak köy sakinleri günümüzdeki yerine (yeni Çıtak) taşınmış olmalılar.


Taşımalı eğitim sebebiyle artık kullanılmayan Çıtak İlkokulu’nun sınıfı.

Çıtak kelimesinin kökeni ve Çıtak Oymakları;
Köyün ismi, Çıtaklar’dan gelmektedir. Çıtaklar’ın Orta Asya’dan Anadolu’ya ne zaman geldikleri tam olarak bilinmemektedir. Rumeli’de yerleşmiş bulunan Türkler'in bir kısmına “Çıtak” adı verilmiştir. Halk arasındaki rivayetlere göre bu isimin kökeni “Çiti-ak” anlamına gelen “Çıtak”tır. Rivayet ise Hıristiyanlar'dan ayırt edilebilmek için Türkler’in çitlerini kireçle boyamış olmalarıdır. Osmanlı, Balkanlar'a gelmeden önce buralarda yaşayan Bulgar, Kıpçak, Peçenek, Uzlar ve Kuman Türkleri bulunmaktaydı. Unutulmamalıdır ki Türkler, Balkanlar'a sadece Anadolu üzerinden değil, Rusya bozkırları üzerinden de gelmişlerdir. Rusya üzerinden gelen bir kısmı Slavlaşmış veya Bizans’ın etkisi ile Hıristiyan olmuştular. Bu boylardan bazıları Çıtaklar adı altında Müslüman olarak kalmışlardır. Rumeli’de ve Makedonya’da Türkler kendilerini iki kısma ayrılıyorlardı. Bunlar; Yürükler ve Çıtaklar'dı. Çıtaklar'ın şiveleri ile Yürük şivesi birbirinden farklıydı, çünkü Yürükler bilindiği üzere Anadolu'dan gelmişlerdi.


Şehre göç nedeniyle boşalan evler.

Kıpçak Türkçesi konuşan Çıtaklar, Anadolu Türkçesi bakımından kaba sayılıyordu. Bu sebeple Çıtak adı sonradan; kaba adam, dağlı, köylü gibi bir takım anlamlar almıştır. Bunlardan başka, bu ad bugün Rumeli ve Anadolu’nun birçok yerinde; geçimsiz, yaramaz, kavgacı, huysuz anlamlarında kullanılır. Ayrıca; 'Çıtak insan', 'Çıtak kadın' deyimleri de halen kullanılmaktadır. Türkiye’de birçok Çıtak köyü vardır. Çıtak köylerini kuranlar, Rumeli’ye ve Anadolu'nun çeşitli yerlerine dağılmış olan Çıtak Oymakları’dır. Bu köylerden en yakını ise Manisa-Akhisar'da yer alan Çıtak Köyü’dür. Kaynaklarda Çıtaklar için; Çıtaklu-lar, Çitaklu-lar, Çıtaklı, Çitaklı, Çataklı, Çotaklı gibi kullanımlara rastlanmaktadır. 


Köy içinde yer alan çeşmeler.

Köyün ilk yerleşimcileri;
Bölgedeki antik dönem yerleşimlerinde olduğu gibi, yayla ve su kaynakları bakımından zengin olan Dumanlı Dağ’ın kuzey yamaçları ile güneydeki Güzelhisar Ovası arasında kalan Çıtak Köyü ve çevresindeki ilk yaşam izleri MÖ. 4. yüzyıla kadar inmektedir. Köyün güneyinde Çingene Kalesi ve güneydeki İvrindi Kalesi sur duvarı teknikleri ile çanak-çömlek buluntularından hareketle MÖ. 4. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu kalelerin yakınlarında, yine aynı yüzyıla tarihli, çevreleri teras duvarlarıyla çevrilmiş birden çok mezarlı ve kaçak kazılarla tahrip edilmiş aile mezarlıkları vardır. Hatta bu antik mezardan birinin üzerinde Hızır Dede yatırı bulunmaktadır.


Çıtak köy mezarlığı.

İvrindi kalesi ile eski Çıtak Köyü arasında Çıtlak Mevkii’nde ve Dumanlı Dağ üzerinde Çal Gölü-Kiremitli mevkiindeki harabeler ise Geç Roma dönemi (MS.3-6. yüzyıllar) köy yerleşimlerine aittirler. Ayrıca köyün kuzeyindeki Karaosmanoğlu Ağılı'nın çevresindeki kalıntılar ve ince uzun bir su toplama barajı Geç Bizans döneminde de (MS. 12-13. yüzyıllar) köy çevresinin yerleşim gördüğüne işaret etmektedir. Ayrıca Bizans-İznik İmparatorluğu’nun bölgedeki egemen olduğu 13. yüzyılda ayakta olduğu anlaşılan bir manastıra ait kalıntılar Dumanlı Dağ’ın kuzey yamaçlarındaki Kiliseyıkığı (Karadut) mevkiinde yer almaktadır. Bu manastırdan getirildiği söylenen mermer mimari elemanlar, sutunlar ve sütun başlıkları günümüzde Dedeköy’de ve Çıtak İlkokulu’nun önünde yer alan meydanda bulunmaktadır.

-YAZI SONU-

KAYNAKÇA;
1-“Saruhanoğulları Ve Eserlerine Dair Vesikalar” adlı eser – Yazar: Çağatay Uluçay - Marifet Basımevi - İstanbul, l946.

2-“Türkiyeʾnin Sosyal ve Ekonomik Sorunları Semineri: Erzurum, 22-25 Ekim, 1973 - Cumhuriyetʾin 50. Yılında” - Atatürk Üniversitesi Yayınları – Sayfa: 317 – 1974.

3-“İstanbul’un Veba İle İmtihanı: 1811- 1812 Veba Salgını Bağlamında Toplum Ve Ekonomi” - adlı makale - Yazar: Nalan Turna - Cilt:1 - Sayı:1 - Ağustos, 2011.

4-Şani-zade, Şani-zade Tarihi, 540- 541.

5-1014 yılı Manisa Mahkemey-i Şerriye Sicilleri

6-“Beş nehir (Çoruh, Kür, Aras, Dicle ve Fırat) boyunun Türklüğü” - 1. Cilt – İsmail KayabalıCem-Ender Arslanoğlu.

7-E. Doğer, a.g.e. 205

8-Genel Nüfus Sayımı 1935, 15

9-Genel Nüfus Sayımı 1940, 334

10-Genel Nüfus Sayımı 21-10-1945, 306

11-“Tarih Eğitiminde Yerellik: 1922-1950 Döneminde Menemen Kazası” – adlı makale – Yazar; Nilay EYRİCE - DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ Eğitim Bilimleri Enstitüsü – 2005.

12-Türk folklor araştırmaları, 1. cilt,1-24. sayılar - Editör: İhsan Hinçer - Türk Folklor Derneǧi - 1949.

13-“Çıtaklar” - maddesi - Türk Ansiklopedisi - Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1966.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu