Manisa'da Yeniharmandalı Köyü yakınlarında bulunan Balyozoğlu Pamuk Fabrikası'ndan günümüze ulaşan sadece bacası.
Balyozzadeler ya da Balyozoğulları kimdir?
Çeşitli kaynaklarda ailenin ismi; Balyozyan, Baliozian, Balyozzade ya da Balyozoğlu olarak geçmektedir. İzmir’de yaşayan Ermeni asıllı Balyozzade ailesi İzmir-Manisa ticaretinde önemli bir yere sahipti. Balyozzade ailesi, İzmir’e muhtemelen 19. yüzyılda gelmişler, kısa sürede şehrin önemli tüccarları arasında girmişlerdir. Aile üyelerinden Balyozzade Karabet’in konu olduğu resmi bir belgede;
Osmanlı tebaasından Kayserili Balyozoğlu Karabetifadesi kullanılmıştır. Bu evrağa göre ailenin kökeni Kayseri’dir. İzmir ve Manisa’da tarım, sanayi ve ticaret alanlarında çeşitli yatırımlar yapmışlardır. Aile üyelerinden Karabet ve Matyos kardeşler İzmir Hamidiye Vapur Şirketi’nin kurucularındandır. Kardeşler uzun süre şirketin yönetiminde bulunmuşlardır. Hatta Balyozzade Matyos, 18 Kasım 1891’de vekaleten şirketin yönetim kurulu başkanlığına gelmiş, Ekim 1892’de işlerinin yoğunluğu nedeniyle başkan vekilliğinden istifa etmiştir. 1885 yılında kurulan İzmir Ticaret Odası'nın ilk meclis başkanı Balyozzade Matyos’dur. 1886-1888 yılları arasında da oda başkanlığı görevinde bulunmuştur. Ayrıca Matyos, 1890’ların başında İzmir Belediye Meclisi üyeliğinde de bulunmuştur. Saray ile de yakın ilişkiler içinde oldukları bilinmektedir. Aile üyeleri, bilhassa Matyos, Saray katında önemli bir yere sahiptir. Zira kendisine çeşitli vesilelerle taltif ve nişanlar verilmiştir. İzmir ve Manisa’da iktisadi etkinliklerin en az 30 yıldan fazla devam ettiği söylenebilir. Ailenin üretim alanındaki yatırımları o yılların Osmanlı Sanayisi'nin düzeyi düşünüldüğünde küçümsenmeyecek çaptadır. Bir dönem Manisa'da Karaosmanoğulları ailesi tarafından birtakım yarışlar düzenlenmiş. Bu yarışlara Karaosmanoğlu Bekir Ağa, Halit Paşa, Mal Müdürü Hasan Efendi yanında Balyozzadeler de katılmışlardır. Ayrıca 1905 yılındaki bir kayda göre İzmir’de Balyozoğlu Hanı ve Balyozyan Lokali bulunmaktadır. Balyozoğlu Hanı, Gümrük'den Pasaport'a giderken Atatürk Bulvarı ile Cumhuriyet Caddesi'nin arasında kalan bölgede yer almaktaydı. Bugün tamamen yok olmuş ve yerini modern binalar almıştır.
Balyozoğlu Pamuk Fabrikası bacası yakından görünüş.
Balyozoğlu Fabrikası;
Balta Limanı Antlaşması, 1838'de Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında İstanbul'un Balta Limanı semtinde imzaladığı bir ticaret antlaşmasıdır. Bu anlaşmanın sonucu yıkıcı olmuştur. Yerli sanayi yatırımlarının yerini yabancı sermayeli sanayi kuruluşları almaya başlamıştır. Geleneksel iş kolları önemini yitirmiş, buhar gücünün kullanıldığı çırçır, yağ, un fabrikaları ve katma değeri yüksek tarım ürünleri üretimine başlanmıştır. Ticarette aracı rolünü Rum, Ermeni ve Yahudiler üstlenmişlerdir. Ticaretin etkisi ile bu etnik gruplar kendi dinsel ve toplumsal örgütlenmeleri yoluyla rahatça yaşamlarını kendi gelenekleriyle sürdürüyorlardı. Yabancılar kendi dillerini konuşuyorlar ve yalnızca kendi konsolosluklarına karşı sorumlu oluyorlardı. Zaman zaman konsolosların güçlerinin valiyi aştığı olmuştur. 1880 yılına ait Aydın Vilayet Salnamesi’ne (Manisa o dönemde Saruhan Sancağı olarak adlandırılmakta ve Aydın Vilayeti'ne bağlı bulunmaktaydı) göre Manisa’da bulunan Balyozzadeler’e ait buhar ile çalışan fabrikalar şunlardır;
Balyozzade Karabet Pamuk Fabrikası
Balyozzade Matyos Pamuk Fabrikası
Manisa’da bulunan fabrikalarının 19 Ocak 1929 tarihli Resmi Gazete ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından müzayede usulü satılığa çıkarıldığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü 1945 yılı 7 aylık Bütçe Kanunu Tasarısı ve Bütçe Komisyonu Raporu’ndan anlaşılacağı üzere satışın son taksitinin tahsil edildiği görülmektedir. Ailenin ayrıca Manisa’da değirmencilik alanında faaliyet gösteren ve 1880-1889 yılların arasında kurulan bir fabrikası daha mevcuttu. Bu fabrika 1922 yılındaki Manisa Yangını’nda kullanılamaz hale gelmiştir. Bahse konu fabrikalardan günümüze ulaşan olmamıştır. Sadece Manisa'nın Yeni Harmandalı Mahallesi, Katrançukuru Mevkii'nde bulunan buharla çalışan pamuk fabrikasının Nif Çayı kenarındaki bacası günümüze ulaşabilmiştir. Bu fabrikanın ise Karabet'e mi Matyos'a mı ait olduğu bilinmemektedir.
Balyozoğlu Pamuk Fabrikası buhar ile çalışmaktaydı. Bu yüzden Nif Çayı kenarına kurulmuştur.
Balyozoğlu ailesinin Ermeni Meselesindeki rolü;
Uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'nda Türk halkı ile uyum içinde yaşayan, sadık vatandaş unvanına sahip olan Ermeniler daha sonra devletine silah çeken düşmanlara dönüşmüştür. Bunun sebepleri ise içeriden Ermeni Kilisesi’nin, dışarıdan da Avrupa’daki Emperyalist ülkeler ile Rusya’nın Ermenileri sürekli kışkırtması, Fransız İhtilali'nin imparatorluklar üzerindeki etkileri, Balkan Devletleri’nin bağımsızlık hareketleri etkili olmuştur. Manisa’daki Ermeni terör örgütü İzmir’den idare edilmekte ve silah sevkiyatı da buradan yapılmaktadır. Pek çok çiftlikte, handa Ermeni ajanlar bulunmaktadır. Bunlar hem haberleşme, hem de sevkiyatta çalışmaktadırlar. Ekmekçi, tuzcu, garson, ırgat olarak görünen pek çok Ermeni ajanı bulunmaktadır.
İzmir Rıhtımı’ndaki iş yerleri, en sağda yer alan Balyozoğlu Hanı. İşgal yılları İzmir.
Ermeni Meselesi'ne ailenin ilk dahil olduğu olay Balyozzade Matyos’un öldürülmesidir. Kendisinden komite için para talep eden bir mektup alan Balyozzade Matyos, bu mektubu resmi makamlara iletir. Daha sonra gündüz vakti mağazasının önünde, Bedros adlı Rusya’dan gelen bir İran Ermenisi tarafından, Revolver'den çıkan 4 kurşun ile öldürülür. Mağaza çalışanları hemen katili yakalayıp kolluk kuvvetlerine teslim ederler. Mahkemede şahitlik yapan iki Ermeni de daha mahkeme bitmeden komiteciler tarafından öldürülmüştür. Katil Bedros, 1905 yılında idam edilmiştir. Bu olaydan da anlaşılacağı üzere Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan Ermeni olaylarında Rusya’nın desteği açıktır. Manisalı Şair Eşref bu olay ile alakalı şu dörtlüğü yazmıştır;
Derd ü belâ yes kaşem, - Derdi, belayı ben çekeyim,
Kaymağı Vartan gudes. - kaymağı Vartan yesin. (Vartan’ın kim olduğu bilinmemektedir)
Kurşunu Matyos yedi,
Mangizi oğlan gudes. - Parayı oğlan yesin.
Balyozzade Matyos’un, Ermeni komitecilere yardım etmediği gerekçesiyle öldürülmesinden kısa bir süre sonra, Balyozzade Serkiz, Manisa’daki Koldere mevkiinde Mütevelli Çiftliği’nde (Metoli Çiftliği) bulunan 25 kadar Ermeni örgüt mensubuna sandık içinde silah götürürken yakalanmıştır. Aramalar sonucunda tüfek ve bomba yapımında kullanılan malzemeler ele geçirilmiştir. Yakalanan Ermeni komitesinin planı ise demiryolu ve köprülere dinamit yerleştirip zarar vermektir. Osmanlı vatandaşı Amerikalı bazı Müslüman tacirler 17 Nisan 1894 tarihli bir mektubu Padişah'ın yaverlerinden Derviş Paşa'ya göndermişlerdir. Bu mektupta Ermeni fesatçıların Amerika'daki faaliyetleri, Ermenilere silah almak için para toplayanlar, bu paralarla alınan silahların Osmanlı topraklarına giriş noktaları, Osmanlı ülkesinde bunlara yardım ve muhbirlik edenler hakkında geniş bilgiler vermişlerdir. İhbar edilenler arasında ise Balyozoglu ailesinin kayınbiraderleri olan Miran Kahraman’ın da ismi yer almaktadır.
Manisa Koldere Çiftliği’nin II. Abdülhamid’e satılışı ve diğer usulsüzlükler;
Karaosmanoğulları’nın kontrolünde bulunan Koldere Çiftliği, iflas nedeniyle açık artırmaya çıkmıştır. Sadrazam Mütercim Mehmed Rüşdü Paşa’nın eline geçen çiftlik daha sonra Rüşdü Paşa’nın varislerinden Balyozzadeler tarafından satın alınmıştır. Bunun üzerine çiftlik sakinleri, satın almada önceliğin kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir. Koldere Çiftliği nüfusu o dönemde Müslüman ve Gayrimüslim, kadın ve erkek, yaklaşık 1200 kişiydi. Çıkan anlaşmazlık çatışmaya dönüşmüştür. 1888 yılı sonbaharında ahali çiftliği teslim etmemek için direnmiştir. Jandarma ile ahali arasındaki çatışmada 4 erkek bir kadın 5 kişi öldürülmüş, 8 kişi de ağır yaralanmıştır. Köylülerden 8 Rum, 4 Müslüman toplam 12 kişi mahkumiyet almışlardır. Basit bir asayiş sorunu gibi görünen olay aslında devletin ihmali ile usulsüzlüklerden kaynaklanmaktadır. Balyozzadeler'in yerel ve merkezi idare ile kuvvetli ilişkileri vardır. Olayların büyümesinin sebebi ise Balyozzadeler adına Manisa’ya gelerek halka zor kullanan, darp eden ve çiftlikteki haklarından vazgeçmeleri talebinde bulunan Yahya Hayati Paşa büyük rol oynamıştır. Yahya Hayati Paşa, Hamidiye şirketinden Balyozzadeler'in ortağıdır. O dönemde yeni bir demiryolu hattının yapımına başlanmıştı (Manisa-Soma hattı ve Soma-Bandırma hattı), bu Koldere Çifliği'nin önemini arttırmıştır. Dış pazarlara açılmış olan İzmir’e Manisa’dan ticaret önem kazanmaya ve varlıkların değerlerinin artmasına sebep olmuştur. Olaylardan sonra Balyozzade Karabet, çiftliği II. Abdülhamid’e satmıştır. Bir diğer usulsüzlük ise, 1886 yılında Manisa’da Belediye ve Evkaf Müdürlüğü bazı vakıf arazileri usulsüzce ve değerinin çok altında fiyatlarla satmıştır. Manisa’da bazı muhacirlerin yerleşimi için uygun arazi aranırken, yer yokluğu sebebiyle Riyasetin başlattığı tahkikatta, Belediye ve Evkaf Müdürlüğü’nün çeşitli usulsüz işlemlere imza attıkları ortaya çıkmıştır. 1886 yılının başlarında Manisa şehir merkezinde, İstasyon Caddesi civarında, ederinden daha düşük bedellere satılan arazinin bir kısmını da Balyozzadeler almışlardır.
Karaosmanoğulları’nın kontrolünde bulunan Koldere Çiftliği, iflas nedeniyle açık artırmaya çıkmıştır. Sadrazam Mütercim Mehmed Rüşdü Paşa’nın eline geçen çiftlik daha sonra Rüşdü Paşa’nın varislerinden Balyozzadeler tarafından satın alınmıştır. Bunun üzerine çiftlik sakinleri, satın almada önceliğin kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir. Koldere Çiftliği nüfusu o dönemde Müslüman ve Gayrimüslim, kadın ve erkek, yaklaşık 1200 kişiydi. Çıkan anlaşmazlık çatışmaya dönüşmüştür. 1888 yılı sonbaharında ahali çiftliği teslim etmemek için direnmiştir. Jandarma ile ahali arasındaki çatışmada 4 erkek bir kadın 5 kişi öldürülmüş, 8 kişi de ağır yaralanmıştır. Köylülerden 8 Rum, 4 Müslüman toplam 12 kişi mahkumiyet almışlardır. Basit bir asayiş sorunu gibi görünen olay aslında devletin ihmali ile usulsüzlüklerden kaynaklanmaktadır. Balyozzadeler'in yerel ve merkezi idare ile kuvvetli ilişkileri vardır. Olayların büyümesinin sebebi ise Balyozzadeler adına Manisa’ya gelerek halka zor kullanan, darp eden ve çiftlikteki haklarından vazgeçmeleri talebinde bulunan Yahya Hayati Paşa büyük rol oynamıştır. Yahya Hayati Paşa, Hamidiye şirketinden Balyozzadeler'in ortağıdır. O dönemde yeni bir demiryolu hattının yapımına başlanmıştı (Manisa-Soma hattı ve Soma-Bandırma hattı), bu Koldere Çifliği'nin önemini arttırmıştır. Dış pazarlara açılmış olan İzmir’e Manisa’dan ticaret önem kazanmaya ve varlıkların değerlerinin artmasına sebep olmuştur. Olaylardan sonra Balyozzade Karabet, çiftliği II. Abdülhamid’e satmıştır. Bir diğer usulsüzlük ise, 1886 yılında Manisa’da Belediye ve Evkaf Müdürlüğü bazı vakıf arazileri usulsüzce ve değerinin çok altında fiyatlarla satmıştır. Manisa’da bazı muhacirlerin yerleşimi için uygun arazi aranırken, yer yokluğu sebebiyle Riyasetin başlattığı tahkikatta, Belediye ve Evkaf Müdürlüğü’nün çeşitli usulsüz işlemlere imza attıkları ortaya çıkmıştır. 1886 yılının başlarında Manisa şehir merkezinde, İstasyon Caddesi civarında, ederinden daha düşük bedellere satılan arazinin bir kısmını da Balyozzadeler almışlardır.
Balyozoğulları’na ne oldu?
Bu ailenin tehcire tabi tutulduğuna dair hiçbir belge veya bilgi mevcut değildir. Bulunabilen tek kayıt ise İsviçre Ermeni Diasporası’na ait bir internet sitesinde yer alan, California’da avukatlık yapan Vartkes Yeghiayan adlı bir Ermeni’nin 1915 tehcirine maruz kalan Ermeni aileleri aradığına ve oluşturduğu listeye dair kayıttır. Bu listede Balyozzade Karabet ismi yer almaktadır. Aile, 1915 tehcirine tabi tutulmamış olsalarda Cumhuriyet Dönemi'nde Türkiye’de bulunmadıkları kesindir. Zira ailenin bazı üyelerinin 1917 yılında İstanbul ve İzmir’de olduğu görülmektedir.
Bu ailenin tehcire tabi tutulduğuna dair hiçbir belge veya bilgi mevcut değildir. Bulunabilen tek kayıt ise İsviçre Ermeni Diasporası’na ait bir internet sitesinde yer alan, California’da avukatlık yapan Vartkes Yeghiayan adlı bir Ermeni’nin 1915 tehcirine maruz kalan Ermeni aileleri aradığına ve oluşturduğu listeye dair kayıttır. Bu listede Balyozzade Karabet ismi yer almaktadır. Aile, 1915 tehcirine tabi tutulmamış olsalarda Cumhuriyet Dönemi'nde Türkiye’de bulunmadıkları kesindir. Zira ailenin bazı üyelerinin 1917 yılında İstanbul ve İzmir’de olduğu görülmektedir.
-YAZI SONU-
KAYNAKÇA;
1-“II. Abdülhamid’e Satılan Bir Çiftliğin Hikâyesi ve Düşündürdükleri” – adlı makale – Yazar: Ferhat Berber – Sayı: 20 - Sayfa: 27 – Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü – 2014.
2-TC. Resmi Gazete – Sayı: 1096 – Sayfa:6459 – 19 Ocak 1929.
3-“Vakıflar Genel Müdürlüğü 1945 yılı yedi aylık Bütçe Kanunu tasarısı ve Bütçe Komisyonu Raporu” – Sayı: 71-320 6/454 – 28.11.1945.
4-“Osmanlı Ermenisi Bir Ailenin Serencamı: Balyozzadeler” – adlı makale – Yazar; Ferhat Berber – Tarih İncelemeleri Dergisi – 2015.
5- "Looking for: familles des victimes du génocide / Nachfolger" adlı sayfa - Vartkes Yeghiayan.
6-“II. Meşrutiyet Döneminde Aydın Vilayetinde Sosyal Yapı ve Adli Vaziyet (1908-1916)” doktora tezi – Hazırlayan: Fatih ÖZTOP – Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı – 2014.
7-“Osmanlı Belgelerinde Ermeni-Amerikan İlişkileri (1839-1895)” – adlı eser – Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı - Ankara, 2007.
8-“Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Saruhan Sancağı’nda Gayrimüslimler” - adlı Yüksek Lisans Tezi – Hazırlayan: AYŞEN KOÇ - Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı – 2006.
9-“Ermeni Macerası”- adlı eser – Yazar: Bayram Kodaman – Sayfa: 32 – Isparta, 2001.
10-“Şair Eşref - Bütün Şiirleri ve 80 Yıllık Hatıraları” – adlı eser - Hilmi Yücebaş - Dilek Yayınevi - 1984.
11-“At'a Senfoni – At’ın Romanı” - adlı eser - Yazar: Necip Fazıl Kısakürek - B.D. Yayınları.
12-“İzmir Hanları” - adlı eser - Yazar: Bozkurt ERSOY - Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu - 1991.
Tebrikler yine çok faydalı bir yazı.
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkürler, diğer yazılara da göz atmanızı umuyor ve değerli yorumlarınızı bekliyoruz.
Sil